O kadar çok yazacak konu var ki, neresinden başlayacağımı bilemiyorum dostlarım.
Dünya, ekonomik bir çıkmazın içinde, yeni bir çıkış yolu arıyor. Yeni normallerin ne olacağını kestirmekte zorlanıyorum. Yazamıyorum.
Ülkem adı konulmamış bir ekonomik kriz içinde, Yeni arayışlar içinde, yaptıkları iyi şeylerin, söylenmeyen ve konuşulamayan kötü şeylerin arasında yaptıklarının nankörü olmamak için yazamıyorum.
Alış veriş yaptığımız tacirler, malum paranın karşısında TL nin erimesinden rahatsız olduklarından, bir gün önceki fiyatlar ertesi güne uymuyor. Her gün bir tık ürünlerine zam yapıyorlar. Haklılar mı haksızlar mı, bilemediğim için yazamıyorum.
Siyasilerin, liderler dışındakilerinin, mevcut durumdan çok mu memnunlar, yoksa değiller mi ondan mı susuyorlar, bilemiyorum. Yazamıyorum.
Muhalefet liderinin, kahve hanelerde ki yeni uygulamalar için önerdiği, her oyunda, yeni oyun kağıdı açılması fikrine imreniyorum, utanıyorum yazamıyorum.
İktidarın, halkın içinde bulunduğu, ekonomik sıkıntılardan uzaklaşması için, gündemde Kardeş ülke Azarbeycan haberlerinden başka haber yokmuş gibi, başka haberleri gündem dışı bırakmasını görüyorum. Sanki o haberler bitince, vatandaşın ekonomik durumunun düzeleceğini mi zannediyorlar; diye düşünüyor, yazamıyorum.
Odaların, kooperatiflerin, sendikaların, borsaların, pandemi sırasında birçoklarının, üyelerinin durumlarına seyirci olmaktan başka bir faaliyet gösteremediklerini görüyor, içimden patlıyorum ama yazamıyorum.
Yerel yöneticilerin, pandemi sırasında dahi yoldan, taş döşemek ten başka bir iş yapmadıklarını, Üretime dair verdikleri sözlerin hiç birisini uygulamadıklarını görüyor, kahroluyor yazamıyorum.
Vatandaşın içinde bulunduğu sıkıntıların gerçek müsebbiplerini göremeyip, yapılan haberlerden dolayı sadece kendilerini suçlu sayan, aile bireylerinden dolayı, yuvaların yıkılışlarını, intiharları, cinnet geçirmeleri, seyrediyorum kahroluyorum, yazamıyorum.
Yakın çevremde bile çaresizlikler içinde kıvranan insanların yeni normallere karşı hiçbir arayışlarının olmadığını görüyor, “Elle gelen düğün bayram” deyip, çöküşlerini, erimelerini, yok olmaya doğru gidişi kabullenmelerini görüyor, yazamıyorum.
Velhasıl dostlarım, Kahramanlık, hamaset, nutuklarından başka herhangi bir şey yokmuş casına tükenişimizi görüyorum, yazamıyorum.
Çözüm, çözüm ne biliyor musunuz dostlarım, Çevremizde, çözemediğimiz, ya da çözüm gibi sunulan ama, ekonomik olarak vatandaşımızın cebine, bir kuruş katkısı olmayan, her nutuk ve böbürlenmeden, uzak duralım, inanmayalım.
Biz üretmek için bir yol bulalım.
Elimizden ne geliyorsa, hemen üretimin bir ucundan başlayalım.
Zeytin sezonu geldi. En basitinden, çarşıya gidip ala bildiğimiz kadar zeytin alıp çizerek ya da kırarak tatlandırıp ertesi hafta aynı pazarda satmayı düşünelim.
Zeytin üreticileri sahipsiz, ürettikleri değerinin altında satılıyor. Bir el de biz verelim, ürünlerini alalım, tatlandıralım satalım. Bizlerde kazanalım.
Bir evlik bahçemiz varsa, eskiden olduğu gibi bir karış yerini boş bırakmayalım. Tohumu toprakla buluşturalım, bir şeyler üretelim.
Kurtuluşumuz Üretimde, dostlarım üretimde. Saygılarımla .