Felsefe tarihine bakıldığında pragmatizmin ilk öncüleri de sofistlerdir. Bir düşüncenin doğruluğunu ya da geçerliliğinin o düşüncenin pratik sonucuyla ölçülebileciğini savunan görüşe pragmatizm denir. Sistemli düşünce haline gelişi de 19 yy. da gerçekleşti. Bir düşünce yaşıyışımıza elverişli olduğu sürece doğru kabul edilmektedir.Gerçekse kendi yararımıza göre belirmektedir ve özneldir.
Bu düşüncede teoriden çok pratiğe önem verilmektedir. Gerçekleşen bir eylemin kendisinden çok pratikte ortaya koyduğu değişimle ve sonuçla ilgelenmektedir. Uzun vadedeyse ilerlemenin önüne ket vurması da kaçınılmazdır.Düşünce veya davranış bireylere ve birimlere yarar veya çıkar sağlaması gerektiğini savunmaktadır.
Akla ve vicdana göre doğru olan faydalı olan yaklaşımını da red etmektedir.Her an istekler doğrultusunda ayrı bir hedefi tayin etmeyi de getirir. Çıkarı doğruların önünde tutma ve nabza göre şerbet vermedir. Olması gereken üzerine yoğunlaşmadan yaşamda en çok getiriyi ve en iyi sonucu vereceği düşünülen seçeneği tercih ederek ona göre davranmaktır.
Bilgi ve doğruluksa yaşam için sadece bir araçtır. Felsefenin, bilimin,sanatın yetkilerini tek elde ve fayda ölcüsüne göre değerlendirmeyi de esas alır. Yarara giden her yol mübahtır anlayışını da barındırdığından ana malcı sistemi savunanların sığındığı limandır. Küreselleşmenin ya da talan düzenin keyfiyetini belirleyen düşüncenin pragmatizm olduğunu söylemek de mümkündür.
Pragmatizm de insanı belirli bir bir şekilde davranmaya zorunlu kılan kurallar bütünü de bulunmamaktadır. Kendi başarısını kanıtlamadıkça benimsenmeyeceğini ön görmektedir. Hitlerin de dediği gibi “Ben Dünya’ya insanları güçlü yapmak için gelmedim, onların güçsüzlüklerini kullanmak için geldim.” Pragmatizm, liberal felsefeden yanadır. Radikal görüşlere karşıdır. Değişime vurgu yaparak evrimsel bir gelişimi doğru kabul edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Doğruluk üzerine yapılan kavramsal tartışma yerine kavramanın doğruluğu konusunda pratik olana bakılması gerektiğini savunmaktadır.
Düşüncenin, duygunun ve her türlü bilginin kaynağı da insanoğlunun kendini koruyabilmesi, geliştirmesi ve hayattan zevk alabilmesi için yaptığı faaliyetlerle sınırlıdır. Herhangi bir yapıyı ya da düşünceyi kendisine zemin olarak almamaktadır.Ön yargıyı da sahip değildir. Sonuçları odak noktasına koymaktadır.
İnsan bugün elde edebileceği gerçeklere günlük çıkarlarıyla da yetinmek ve bir gün sonra da dünün gerçeklerine “batıldır” demeye hazırlıklı olmayı gerektirmektedir. 21 yy. pragmatizmin sosyo politik yüzünü göstermektedir. Gerek uluslararası ilişkilerde gerekse ülkelerin iç sosyal politik egemen algısına da dönüşmektedir. Fayda ve menfaate göre yön belirleyen bencil insanlar yığını meydana getirmeyi de hedeflemektedir.