27 Aralık 2020
Mustafa Kemal Paşa’nın otomobili istasyona doğru ilerlerken, yolun iki tarafına sıralanmış Ankaralılar tarafından çılgınca alkışlanıyordu. İstasyon yakınında sıra halindeki İngiliz askerleri bu heyecan ve korku veren manzarayı kaygıyla izliyor, komutanları İzmirli bir ailenin mensubu olan ve Türkçe konuşabilen Yüzbaşı Withall gözlerini Mustafa Kemal Paşa’ya sabitlemiş durumda iken Forbes adlı bir İngiliz de durmadan fotoğraf çekiyordu.
Mondros Mütarekesi’nden sonra İngilizler ve Fransızlar kontrol altında tutabilmek amacıyla Ankara’ya asker göndermişlerdi. 1918 yılı Aralık ayında İstanbul’dan hareket eden iki bölük İngiliz askeri istasyona, Fransızlar ise sonradan birinci Meclis olacak olan binaya konuşlanmış, buralara bayraklarını çekmişlerdi. İri atlarıyla sık sık şehirde yaptıkları yürüyüşleriyle halkın moral ve inancını kırmaya çalışan bir İskoç süvari müfrezesi de Cebeci / Demirlibahçe’ye yerleşmişti.
Ali Fuat Paşa’nın emrindeki 20. Kolordu’nun Ankara’ya gelecek olması haberi İngilizleri çok tedirgin etmişti. Mart 1919’da Yarbay Mahmut Bey komutasındaki 24. tümen Aksaray-Kırşehir üzerinden yürüyerek Ankara’ya geldi ve Etlik sırtlarına yerleşti. Halk sevinç içindeydi. Ali Fuat Paşa’nın kendisini ziyaret etmesini bekleyen mağrur İngiliz komutan dayanamayıp 4-5 gün sonra şımarık tavırlarla kendisi Ali Fuat Paşa’nın karargahına geldi. Saygısız tavırlarını devam ettiren İngiliz’i ikaz ederek haddini bildiren Ali Fuat Paşa O’nu tutuklattı. Bu olay halkın üzerinde büyük bir moral ve sevinç yarattı. Padişah yanlısı olan ve İngilizlerle, hristiyanlarla ve de İngiliz Muhipleri (Dostları) Derneğiyle sıkı fıkı ilişkiler içinde olan vali Muhittin Paşa’yı çok korkuttu.
108 gün süren Sivas Kongresi’nde sonra Heyet-i Temsiliye’nin Ankara’ya ulaşabilmesi için zorlu ve tehlikeli bir yolculuğu göze alması gerekiyordu. Kış koşulları bu yolculuğu daha da zorlaştırıyordu. 19 Aralık günü sabah saat 9.00’da Sivas’tan ayrılmaya karar verdiler. Üzeri açık olan, lastikleri eski ve yeterli yakıtı bulunmayan, biri şişme, diğer ikisi dolma lastikli 3 otomobille yola çıkacaklardı. Mustafa Kemal eksiklerin giderilmesi için Eski Bitlis Valisi Mazhar Müfit (Kansu) Beyi görevlendirmişti. Hiç bir yerde benzin ve lastik bulunmadığını öğrenen Mazhar Müfit son bir ümitle Sivas’taki Amerikan Koleji müdiresinin kapısını çaldı. Bu isteği geri çevirmeyen Amerikalı müdire altı teneke benzin ile ikişer çift iç ve dış lastik verdi ve “biz bunları satmayız, hediyemiz olarak kabul edin ve Kemal Paşa’ya saygılarımı iletin” dedi. Kalan paralarıyla sadece yirmi haşlanmış yumurta, bir okka peynir ve on ekmek alabilmişlerdi. Şimdi yolculuk için para da lazımdı. Osmanlı Bankası’nın Şube Müdürü Mazhar Müfit’in tanıdığı çıktı. Müdürü ikna eden Mazhar Müfit, “Bitlis vali-i sabık” imzasıyla bir senet hazırladı ve Yüzbaşı Şefik Bey’in “tüccardan kefil” imzasıyla yola çıkmadan bir saat önce borç olarak alabildiği bin lira bütün heyeti sevince boğdu. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa Mazhar Müfit’in kulağına eğilerek, “ hiç itiraz etme, bu borcu hep birlikte ödeyeceğiz” dedi.
Vali Reşit Paşa ile lisenin önünde toplanan çok sayıda Sivaslı halk tarafından uğurlanan kafile saat dokuzda hareket etti. Bir kısmı atlı olan uğurlayıcılar Köprübaşı’na kadar eşlik ettiler ve burada vedalaştılar.
Öndeki araçta Kurmay Binbaşı Hüsrev (Gerede), Mazhar Müfit, Yüzbaşı Bedri ve Mutasarrıf Hakkı Behiç Bey bulunuyordu. Rauf Bey, Doktor Refik (Saydam), Ahmet Rüstem, İbrahim Süreyya (Yiğit), Muzaffer Bey, Hayati Bey, Cevat Abbas ve Mustafa Kemal Paşa diğer araçlardaydılar. Hava çok soğuktu ve yağan kar, ancak 20-25 km hız yapabilen araçların içine doluyordu. Karlı, çamurlu ve rüzgarlı yolculuk sırasında Hakkı Behiç Bey rahatsızlandı. Bu yüzden kafileyi coşkuyla karşılayan Kayseri’de üç gün mola vermek zorunda kaldılar. Üç gün sonra tekrar batıya doğru yola koyuldular. Kemal Paşa Mucur üzerinden Hacıbektaş’a uğramak altı milyon Alevi’nin lideri olan İstanbul’a karşı bir tavır içindeki Cemalettin Efendi’yi ziyaret ederek desteğini almak istiyordu. Daha önce ziyaretine gelen devrin iki büyük ismi Enver ve Talat Paşaları karşılamaya çıkmayan, onları dergahın selamlığında kabul eden Cemalettin Efendi Mustafa Kemal ve arkadaşlarını Baştarla’da karşıladı, verdiği bu önemle de yetinmeyerek konuklarını mükemmel bir şekilde ağırladı. Milli Mücadeleye bağlılığın bir ifadesi olarak algılanan bu konukseverlik Kemal Paşa’yı çok memnun etti. Bu ziyaret sırasında Mustafa Kemal ve arkadaşları, Cemalettin Çelebi ile birlikte Hacı Bektaş-ı Veli’nin kabrini ve Bektaşi Babası Niyazi Bey’i de ziyaret ettiler.
Yine zorlu yolculuk başladı. Kar yağışı tipiye dönüşmüştü. Bala yakınlarında araçlardan biri bozuldu. Yüzlerine kamçı gibi vuran tipinin şiddeti ve kurt ulumaları arasında gece yarısı zorlukla Beynam Köyü’ne ulaşabildiler. Muhtar Cemal’in açtığı köy odası onların kurtuluşu ve Ankara yolundaki son durakları oldu. Bu tarihi mekan, Emekli Korgeneral Engin ALAN’ın TSK Güçlendirme Vakfı Genel Müdürlüğü sırasında restore edilerek Aralık 2008’de benim de katıldığım bir törenle Atatürk Tarih ve Kültür Evi olarak hizmete açıldı.
Ankaralılar büyük bir heyecanla Kemal Paşa’yı bekliyor, bunun için hazırlık yapıyorlardı Nihayet Ankaralıların KIZILCA GÜN olarak betimledikleri 27 Aralık 1919 Cumartesi günü aylardır yaşadıkları sıkıntı ve umutsuzluğun sona ereceği inancıyla günlerdir bekledikleri Mustafa Kemal Paşa’nın bir şafak güneşi gibi Dikmen sırtlarına ulaştığı müjdesiyle halk çılgına döndü.
Bu arada Ankara’da önemli olaylar olmuş, Ali Fuat Paşa, Keskinli Rıza Bey’e padişah yanlısı Vali Muhittin Paşa’yı yakalattırıp İstanbul’a yollamış, yerine de vekil olarak Defterdar Yahya Galip Bey’in getirilmesini sağlamıştı.
Vali Yahya Galip, Haymana Kaymakamı Cemal Bey’i (Bardakçı) emniyet müdürü olarak atamış ve hazırlıkları koordine etmesi talimatını vermişti. Derhal kazalara halkın hazırlanması emri gönderildi. Kuvay-ı Milliye Başkanı olan Müftü Rıfat Efendi (Börekçi) ve arkadaşları da, Şakir Kınacı, Tevfik Bulgurlu, Ademzade Ahmet. Kütükçüoğlu Ali, Ratip Ahmet, Mehmet Hanif, Ekrem (Engür) Beylerle karşılama hazırlıkları içindeydiler. Ankaralıların tamamı çalışmalara hız vermişler ve geleneksel bir Seymen Alayı kurmaya başlamışlardı. Seymen Alayları sadece Kızılca Günlerde kurulurdu. Tarihi boyunca Türk boyları ve Oğuz boylarının yerleşim yeri olan Ankara’da Seymen Alayları milli felaket günlerinde ya da bir beyliğin yıkılışı nedeniyle kurulur ve kurulacak yeni beylik için yeni beyini seçerdi. Tüm Ankaralılar, Seymenler, dervişler, esnaf loncaları, gönüllü askerler, medrese öğrencileri ve halk 27 Aralık sabahı Kemal Paşa ve arkadaşlarını bekliyordu. Seymenlerden üç grup teşkil edilmiş birinci grubun bayrağı iri yapılı Güveçli İbrahim’de, ikinci bayrak Türkmen Hacı Hüseyin’in, üçüncü bayrak ise Kayserili Hacı’nın ellerindeydi. Köylerden binlerce kişi
atlarla ve kağnılarla Ankara’ya gelmişti. Camilerden ezan ve salat okunuyor, sabahtan itibaren çalan davul ve zurnalar şehri inletiyordu. 700 yaya ve 3000 atlı seymen Dikmen tepesinde, daha aşağıda Eskişehir Mebusu Emin Bey (Sazak) ile eşraftan Naşit Efendi ve Müftü Rıfat Bey ve arkadaşları bekliyorlardı.
Kafileyi Ali Fuat Paşa ve Ankara Valisi Yahya Galip Gölbaşı’nda karşıladı ve hep birlikte Keklik Pınarı’na geldiler. Karşılayıcıların büyük coşku ve tezahüratıyla duygulanan Kemal Paşa otomobilden inerek onlarla tokalaştı ve Seymenlere dönerek ;
“MERHABA EFELER” diyerek onları selamladı
“SAĞOL PAŞA HAZRETLERİ” diyerek yüksek sesle yanıt veren Seymenlere bu defa,
“BURAYA NİÇİN GELDİNİZ ?” diye sordu.
“UĞRUNDA ÖLMEYE, MİLLET YOLUNDA KANIMIZI AKITMAYA GELDİK” dediler. Kemal Paşa tekrar seslenir.
“FİKRİNİZDE SABİT MİSİNİZ?” Seymenler haykırır,
“ANT OLSUN”
Mustafa Kemal Paşa gözleri yaşararak, “VAR OLUN YİĞİTLER” der.
Kemal Paşa ve heyeti karşılayanlarla birlikte Dikmen tepelerinden şehre doğru inmeye başlarlar. Güzergahtaki bütün yolların çevresini dolduran Ankaralılar “Sarı Paşalarını” heyecan ve coşku içinde alkışlıyor, yüksek sesle “YAŞA KEMAL PAŞA” diye haykırıyorlardı.
Böylece istasyona kadar gelindi. Oradan geri dönülerek Hacı Bayram Veli Hazretlerinin türbesi ziyaret edildi ve Mustafa Kemal Paşa ve beraberindekiler vilayet binasındaki kısa bir dinlenmeden sonra ikametlerine ayrılan Ziraat Mektebi’nde istirahata çekildiler.
Mustafa Kemal Paşa’nın o günün akşamında yayınladığı ve telgrafla bütün yurda iletilen bildirisinde; “Büyük milletimizin sıcak, samimi ve vatansever gösterileri arasında Ankara’ya geldik. Milletimizin gösterdiği büyük azim, memleketimizin istikbalinin temini hakkındaki kanaatleri sarsılmaz bir surette kuvvetlendirilecek mahiyettedir. Şimdilik Heyet-i Temsiliye’nin merkezi Ankara’dır” ifadesi yer alıyordu.
Fikret GÖKÇE
Kıbrıs Gazisi-Mak.Müh