"ABD, 'SÜPER HAYDUT DEVLET' OLMA YOLUNDA”

DÜNYA 05.07.2018 - 17:55, Güncelleme: 17.02.2023 - 08:17 4469+ kez okundu.
 

"ABD, 'SÜPER HAYDUT DEVLET' OLMA YOLUNDA”

ABD, günümüzde "süper güçten" bir "süper haydut güce" dönüşmekte... Bu ülkenin dünyaya getirdiği dev sorunlar uluslararası toplumun önünde acilen çözülmek için bekliyor.
4 Temmuz, ABD Bağımsızlık Günü. Ancak ABD vatandaşları gurur duymaları gereken bu günde, hâlâ göğüsleri kabararak gezebiliyorlar mı, işte bu konuda iyimser konuşmak çok zor... Hatta bazı ABD'li siyaset yorumcuları, dünya genelinde eleştiri yağmuruna tutulan Trump yönetiminin dış politikası nedeniyle "ABD, süper devletten bir haydut devlete dönüşme yolunda" görüşünü savunuyor. ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü'nde görevli olan ve Neo-con'ların teorisyenlerinden biri olarak bilinen Robert Kagan, yazdığı makalede, ABD'nin "haydut süper güce" (rogue superpower) dönüşebileceğini belirtti. Kagan, makalesinde, ABD Başkanı Trump'un ticari anlaşmazlıklar, İran nükleer sorunu, NATO savunma bütçesi ve hatta Kuzey Kore krizi gibi konularda diğer ülkeleri kendisine boyun eğdirmeye çalıştığına işaret ederek, Trump'un bu adımları atarken, kendinden önceki ABD başkanlarının gönüllü olarak kabul ettikleri ahlaki, ideolojik ve stratejik çizgileri de göz ardı ettiğini vurguladı. Tıpkı Kagan'ın dediği gibi, Trump göreve gelmesinden bu yana geçen süre içinde, Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması, BM Paris İklim Değişikliği Sözleşmesi ve İran nükleer sorunuyla ilgili kapsamlı anlaşma gibi bir dizi uluslararası sözleşmeden çekildi. Bunun yanı sıra, Trump yönetimi, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve BM İnsan Hakları Konseyi'nden de çekildi. Dahası, ABD basınında yer alan haberlere göre Trump, ekibine Dünya Ticaret Örgütü'nden (DTÖ) de ayrılmayı istediğini defalarca söyledi. Hatta Beyaz Saray, "Adil ve Karşılıklı Tarifeler Yasası"nı hazırlamak suretiyle DTÖ'nün otoritesini hiçe saymayı dahi amaçladı. Trump yönetimi, uluslararası toplumun ticari işbirliği konusundaki beklentilerini ve uyarılarını göz ardı ederek AB, Kanada, Meksika, Çin, Japonya ve Güney Kore dâhil olmak üzere farklı ülkelere karşı "ticaret savaşı sopasını" sallamaya başladı. Donald Trump, siyasi ve ticari baskılarla diğer ülkelere "Önce Amerika" kaidesini zorla kabul ettirmeye çalıştı. Trump, ABD'nin ulusal bağımsızlık gününün kutlandığı 4 Temmuz'da, petrol ve doğal gaz fiyatlarını yükselttikleri gerekçesiyle Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nü (OPEC) suçladı ve küstahça bu ülkelerden "hemen fiyatları düşürmelerini" istedi. Tüm bunlar, Trump yönetiminin mevcut küresel yönetim sisteminden kesinlikle hoşnutsuz "süper holigan bir haydut" olduğunu, mevcut uluslararası kurallara uyma niyeti bulunmadığını, kendini mevcut uluslararası normların üzerinde gördüğünü gösteriyor. ABD, öteden beri "dünya polisi" unvanına sahip ve diğer ülkelere keyfi olarak "haydut" yaftasını yapıştırıyor. Ancak bu holiganizm, uluslararası toplumdan destek görmek yerine, gün geçtikçe daha büyük endişeye yol açıyor. Washington Post yazarı Robert Samuelson da kaleme aldığı makalede, ABD'nin 2. Dünya Savaşı sonrasındaki en büyük başarısının uluslararası işbirliğini askerî ittifaklar ve ticari politikalar aracılığıyla aktif şekilde yürütmesi olduğunu, bunun bir dönüm noktası olduğunu hatırlattı. Samuelson, ancak küreselleşmenin hâkim olduğu, dev ekonomik ve siyasi faaliyetlerin yürütüldüğü bir zamanda ABD'nin milliyetçiliğe sarılarak başarılı olacağını düşünmenin, Trump yönetiminin en büyük hayal kırıklığı olduğuna dikkat çekti. Samuelson, makalesinde Trump'ın yeni izolasyon politikalarının popüler olabileceğine, ancak kesinlikle kullanışlı olmadığına işaret etti. Küreselleşmenin iç içe geçmiş ve kökleşmiş bir yapıda olduğunu vurgulayan yazar, Trump yönetiminin korumacı politikalarının küreselleşmeyi yıkamayacağının, ancak ciddi bir şekilde zayıflatabileceğinin, bunun da çok kötü bir tercih olduğunun altını çizdi. Nitekim, geçen ay, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Corker'in de aralarında yer aldığı 10 senatör, ortaklaşa bir karar tasarısı hazırlayarak, başkanın ulusal güvenlik gerekçesiyle ek vergi tedbirleri alma yetkisine kısıtlama getirilmesini talep etti. Eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana da yazdığı makalede, İkinci Dünya Savaşı'nda oluşturulan ortak değer yargılarının "Önce Amerika" gündeminin altında ezilmekte olduğuna işaret etti. Donald Trump'un AB gibi Batılı müteffiklerini de ticari korumacılık girişimleriyle hedef aldığını belirten Solana, Trump'un "böl ve yönet" stratejisinin sadece mağluplar doğuran bir oyuna yol açtığını, bunun Batı'da başladığını ve tüm dünyayı saracağını ifade etti. Şurası kesin ki ABD, günümüzde "süper güçten" bir "süper haydut güce" dönüşmekte... Bu ülkenin dünyaya getirdiği dev sorunlar, uluslararası toplumun önünde acilen çözülmek için bekliyor.  
ABD, günümüzde "süper güçten" bir "süper haydut güce" dönüşmekte... Bu ülkenin dünyaya getirdiği dev sorunlar uluslararası toplumun önünde acilen çözülmek için bekliyor.

4 Temmuz, ABD Bağımsızlık Günü. Ancak ABD vatandaşları gurur duymaları gereken bu günde, hâlâ göğüsleri kabararak gezebiliyorlar mı, işte bu konuda iyimser konuşmak çok zor... Hatta bazı ABD'li siyaset yorumcuları, dünya genelinde eleştiri yağmuruna tutulan Trump yönetiminin dış politikası nedeniyle "ABD, süper devletten bir haydut devlete dönüşme yolunda" görüşünü savunuyor.

ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü'nde görevli olan ve Neo-con'ların teorisyenlerinden biri olarak bilinen Robert Kagan, yazdığı makalede, ABD'nin "haydut süper güce" (rogue superpower) dönüşebileceğini belirtti. Kagan, makalesinde, ABD Başkanı Trump'un ticari anlaşmazlıklar, İran nükleer sorunu, NATO savunma bütçesi ve hatta Kuzey Kore krizi gibi konularda diğer ülkeleri kendisine boyun eğdirmeye çalıştığına işaret ederek, Trump'un bu adımları atarken, kendinden önceki ABD başkanlarının gönüllü olarak kabul ettikleri ahlaki, ideolojik ve stratejik çizgileri de göz ardı ettiğini vurguladı.

Tıpkı Kagan'ın dediği gibi, Trump göreve gelmesinden bu yana geçen süre içinde, Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması, BM Paris İklim Değişikliği Sözleşmesi ve İran nükleer sorunuyla ilgili kapsamlı anlaşma gibi bir dizi uluslararası sözleşmeden çekildi. Bunun yanı sıra, Trump yönetimi, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve BM İnsan Hakları Konseyi'nden de çekildi.

Dahası, ABD basınında yer alan haberlere göre Trump, ekibine Dünya Ticaret Örgütü'nden (DTÖ) de ayrılmayı istediğini defalarca söyledi. Hatta Beyaz Saray, "Adil ve Karşılıklı Tarifeler Yasası"nı hazırlamak suretiyle DTÖ'nün otoritesini hiçe saymayı dahi amaçladı. Trump yönetimi, uluslararası toplumun ticari işbirliği konusundaki beklentilerini ve uyarılarını göz ardı ederek AB, Kanada, Meksika, Çin, Japonya ve Güney Kore dâhil olmak üzere farklı ülkelere karşı "ticaret savaşı sopasını" sallamaya başladı. Donald Trump, siyasi ve ticari baskılarla diğer ülkelere "Önce Amerika" kaidesini zorla kabul ettirmeye çalıştı.

Trump, ABD'nin ulusal bağımsızlık gününün kutlandığı 4 Temmuz'da, petrol ve doğal gaz fiyatlarını yükselttikleri gerekçesiyle Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nü (OPEC) suçladı ve küstahça bu ülkelerden "hemen fiyatları düşürmelerini" istedi.

Tüm bunlar, Trump yönetiminin mevcut küresel yönetim sisteminden kesinlikle hoşnutsuz "süper holigan bir haydut" olduğunu, mevcut uluslararası kurallara uyma niyeti bulunmadığını, kendini mevcut uluslararası normların üzerinde gördüğünü gösteriyor.

ABD, öteden beri "dünya polisi" unvanına sahip ve diğer ülkelere keyfi olarak "haydut" yaftasını yapıştırıyor. Ancak bu holiganizm, uluslararası toplumdan destek görmek yerine, gün geçtikçe daha büyük endişeye yol açıyor.

Washington Post yazarı Robert Samuelson da kaleme aldığı makalede, ABD'nin 2. Dünya Savaşı sonrasındaki en büyük başarısının uluslararası işbirliğini askerî ittifaklar ve ticari politikalar aracılığıyla aktif şekilde yürütmesi olduğunu, bunun bir dönüm noktası olduğunu hatırlattı. Samuelson, ancak küreselleşmenin hâkim olduğu, dev ekonomik ve siyasi faaliyetlerin yürütüldüğü bir zamanda ABD'nin milliyetçiliğe sarılarak başarılı olacağını düşünmenin, Trump yönetiminin en büyük hayal kırıklığı olduğuna dikkat çekti. Samuelson, makalesinde Trump'ın yeni izolasyon politikalarının popüler olabileceğine, ancak kesinlikle kullanışlı olmadığına işaret etti. Küreselleşmenin iç içe geçmiş ve kökleşmiş bir yapıda olduğunu vurgulayan yazar, Trump yönetiminin korumacı politikalarının küreselleşmeyi yıkamayacağının, ancak ciddi bir şekilde zayıflatabileceğinin, bunun da çok kötü bir tercih olduğunun altını çizdi.

Nitekim, geçen ay, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Corker'in de aralarında yer aldığı 10 senatör, ortaklaşa bir karar tasarısı hazırlayarak, başkanın ulusal güvenlik gerekçesiyle ek vergi tedbirleri alma yetkisine kısıtlama getirilmesini talep etti.

Eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana da yazdığı makalede, İkinci Dünya Savaşı'nda oluşturulan ortak değer yargılarının "Önce Amerika" gündeminin altında ezilmekte olduğuna işaret etti. Donald Trump'un AB gibi Batılı müteffiklerini de ticari korumacılık girişimleriyle hedef aldığını belirten Solana, Trump'un "böl ve yönet" stratejisinin sadece mağluplar doğuran bir oyuna yol açtığını, bunun Batı'da başladığını ve tüm dünyayı saracağını ifade etti.

Şurası kesin ki ABD, günümüzde "süper güçten" bir "süper haydut güce" dönüşmekte... Bu ülkenin dünyaya getirdiği dev sorunlar, uluslararası toplumun önünde acilen çözülmek için bekliyor.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.