Sürdüm biberi köze
İstedim acı yana
İnat, küfrün zebunu
Acırım, acıyana
Duygular yoğun olunca nesir kalıpları dar geliyor insana. İşte o zaman ister istemez insan, sığınmak gereğini duyuyor şiirin kanatlarının altına… Ben de öyle yaptım. Umarım, sizlerin de duygularınıza bir nebze tercüman olmuşumdur.
GİDİŞ UÇURUM
Fitne, tezgâh kurmuş küfür dokuyor;
Akıl gelgitlerde; idrak çıkmazda.
Hırs; mantığa hâkim, öfke kokuyor
Tutulmuş nefesler, ip hokkabazda
Fazilet baş eğmiş, çan durağında;
Gerçek kıvranıyor, rant batağında;
Tanımsız zamanın fay atağında;
Maskeler telaşlı, benler ifrazda.
Kınalı kuzuya dar gelir beşik;
Sevdalar körelmiş, aşınmış eşik,
Atışlar hileli; sur delik deşik,
İnsaf hüküm giymiş, vicdan infazda.
Deniz dalgasında sevda hiçliği,
Ahlak sükûtunda nefis açlığı,
Tende tükeniyor zaman harçlığı,
Mazlum boyun eğmiş, zalim marazda.
Eyvahlar ahlara karışır olmuş,
Küfür gıybet ile yarışır olmuş,
İnsan iblis ile barışır olmuş,
Akıl sahipleri Hakka niyazda.
Sazlar değişik de beste tek, hüzzam,
Nakış isyanlarda vehimlere zam,
İnişte insanlık, inişte nizam,
Üşüyor adalet, arsız ayazda.
N’olacak demeyin, oldu olacak;
Boylandı çalılar, saklandı nacak.
Baykuşlar alçaldı, dala konacak
Edeplide ya hu! Edepsiz hazda.
Yalan tavan yapmış, riya üç boğum;
Kılcal damarlarda boylanmış zakkum,
Gidiş, gidiş değil, sonu uçurum;
Kurtuluş vahdette vahdet ibrazda...