Hadi Önal
Köşe Yazarı
Hadi Önal
 

GÖZÜNÜZÜ TOPRAK DOYURA!

    Sofrada yetim hakkı; uzatma elin, aman!  Kul hakkıdır, haramdır; affedilmez, dediniz.  Güvendi millet size, inandı sözünüze  Buyur, dedi; yetki verdi,  Alkış tuttu dualarla uğurladı haramsız seferinize…  Oturdunuz koltuklarınıza yeminlerle   İmkânlar, kelebekti ellerinizde  Şirinleri oynadınız uzunca bir zaman  Sonra, sıktınız avcunuzu olanca gücünüzle   Uyguladığınız kapitalist, vahşi politikalarınızla  Yetki, nasıl olsa bizde, davul da tokmak da elimizde, dediniz.  Ne kul hakkı bıraktınız, ne yetim hakkı   Koskoca memleketi yediniz.    Doydunuz mu? Doymadınız!  Gözünüzü toprak doyura!    Birlikte yürüyeceğiz biz bu yollardan  Birlikte; yağan yağmurlarının altında  Yarınlar aydınlık olacak  Yasaklar kalkacak  Haklı hakkını alacak  Yuvalarımıza mutluluk dolacak  Yolsuzluklar önlenecek, yoksulluk bitecek  Mazlumların yüzleri gülecek   Huzur gelecek, barış kokacak ülkenin dört bir yanı, dediniz  Sonra liyakati, ehliyeti, beceriyi yetmedi ahlakı, saygıyı, hürmeti…  Onlar da az geldi hakkı ayakta tutan adaleti   Hem de kemirerek yediniz.    Doydunuz mu? Doymadınız!  Gözünüzü toprak doyura!    Tozu dumana kattınız  Fabrikaları, işletmeleri, limanları…   Yetmedi arazi, mera, arsa, kısaca ne varsa  Babalarınızın malı gibi “babalar gibi sattınız.”  Sonra oh ne güzel hayat diyerek yan gelip yattınız…  Ormanlar cayır cayır yanarken   Öküzün trene baktığı gibi yanan canlara baktınız.  Sonra bir koşu, bir hücum… Hazineye daldınız  Gemi filolarınıza ilave gemicikler aldınız  Uyuşturucu baronlarına kol kanat gererek  Hırsıza, arsıza her türlü taviz vererek  Kara para aklayıp gri liste ile ülke itibarını beş paralık ettiniz.  Gündüz dolara gece Euro’ya sarılıp millete çaka sattınız  Kadın ve çocuk cinayetlerini sıradanlaştırdınız   Konfor, şaşaa, israf ve savurganlıklarınızla  Hazine ile birlikte Lozan’ın gizli maddeleri dediğiniz madenlerimizi  Dış güçlerle birlikte yediniz.     Doydunuz mu? Doymadınız!  Gözünüzü toprak doyura!    Açılım zırvasıyla  Sınır boylarına sanal pusular kurup  Teröristlerle pazarlığa oturdunuz.  Gece sürüye saldıran, gündüz çobanla birlikte ağlayan İblislerle birlik oldunuz.  BOP gömleğini İslam’a giydirmek isteyenlerle stratejik ortaklık kurdunuz.  Atamız Süleyman Şah ile birlikte nice şehitlerin kemiklerini sızlattınız;  Sonra dönüp ekranlarında renkli yalanlarınızla milleti aldattınız.  İkiz yasalarla ülkenin dış güçlere müdahalesinin yolunu açtınız.  Zinayı serbest bırakıp domuz etini kasaplık et kanunlaştırdınız.  Özümüzü oyup pis nefsiniz ve üç kuruşluk şahsi çıkarınız için  Varlığı ile övündüğümüz uğruna can verdiğimiz kutsalları  Ayaklarınızın altına alıp üstünde tepindiniz.   Ordumuzu, gözbebeğimizi yıpratmak, itibarsızlaştırmak için  Din kisvesine bürünmüş terör örgütünün devletin kılcal damarlarına  Yerleşmesine zemin hazırladınız.  Suriyeli, Afganlı, Afrika’nın bilmem hangi ülkesi derken  Ekmeği ile beslendiğiniz vatanı yolgeçen hanına çevirdiniz  Bizden sonra tufan diyerek soy ile sülaleyi ayırt edemeyen cehaletinizle  Omurgasızlığınız, u dönüşünüz ve tükürdüğünü yalamak tıynetinizle   Şerefimizi, haysiyetimizi, inancımızı, birliğimizi, dirliğimizi yediniz.    Doydunuz mu? Doymadınız!  Gözünüzü toprak doyura!    Eğitim: Yavrularımızın geleceği  Ülkemizin gelecekte meyve verecek çiçeğiydi  Ona da kefen biçtiniz,  Eğitimi yazboz tahtasına çevirip evlatlarımız için karanlığı seçtiniz.  Adalet, gönüllerimizi aydınlatan güvendi…  Ardı arkası kesilmeyen oyunlarınızla onu da şişlediniz.  Ahlak, insanın, İslam’ın temeli; olmazsa olmazı idi  Onu da tuşa getirip kapkara vicdanınıza esir ettiniz.  Denetim: yanlışa, hataya, aymazlığa, hırsızlığa setti onu da hurdaya çevirdiniz.  Yalanınızın, talanınızın, hırsızlığınızın, yağmanızın ardı arkası kesilmedi   Riyakârlık ve sahtekârlıklarınızla bedavaya, avantaya alıştınız ya!  Gençlerin hayallerine kurşun sıkarak, önerini tıkayarak  Onları da çalışmadan, alın teri dökmeden kazanmak gibi   Bir garabetle yüz yüze bırakıp iğdiş ettiniz.  Küfrü sıradanlaştırıp şiddeti azdırıp toplumu küfrün batağına ittiniz.  Kibrin sarhoşluğu ile küçük dağları biz yarattık, dediniz.   Üç günlük saltanatınız, hırsınız için nice skandalların üstünü örterek  Devlet aklını kişiye indirgeyerek cinnet toplumu yarattınız.  Halkı vergilerle bunaltıp bekanızı devlet bekası olarak vatandaşlara lanse ettiniz  Ne güven bıraktınız ne inanç; bizi biz yapan her değeri hoyratça yediniz.    Doydunuz mu? Doymadınız!  Gözünüzü toprak doyura!    Ya bütün bu olanları görenler, duyanlar, yaşayanlar…  Onlar, üç maymunları oynayıp havanda su dövdüler  Kimi zaman köpürdüler, kimi zaman sövdüler  Sonra köpürüp, sövenlerden bazıları  Kuyruklarını kıstırıp sahiplerinin sesi  Bazıları da yemin ve şerefleriyle birlikte sunulan makamın efesi(!) oldu.  Kimi korktu, kimi pustu, kimi sustu.  İlim sustu, cehalet azdı, irtica hortladı  Dinin milletinin olmadığı; ancak milletin dininin olacağı gerçeğini kavrayamayanlarla   Aldatılanlarla birlikte aldanmadan zevk alanlar çoğaldıkça çoğaldı.  Ülke çok ama çok büyük yaralar aldı.  Matematik ağladı, ilim sustu, akıl çıldırdı, tarih başını önüne eğdi.  Ufukları kara bulutlar kapladı.  Yetki bizim; konfor bize, itibar hanemize, gösteriş gönlümüze, dediniz  Anayasayı ekmek arası yapıp  Koskoca memleketi yediniz!     Doydunuz mu? Doymadınız!  Gözünüzü toprak doyura!    Hadi Önal/27 Ekim 2024/ Elazığ   
Ekleme Tarihi: 28 Ekim 2024 - Pazartesi

GÖZÜNÜZÜ TOPRAK DOYURA!

 

 

Sofrada yetim hakkı; uzatma elin, aman! 

Kul hakkıdır, haramdır; affedilmez, dediniz. 

Güvendi millet size, inandı sözünüze 

Buyur, dedi; yetki verdi, 

Alkış tuttu dualarla uğurladı haramsız seferinize… 

Oturdunuz koltuklarınıza yeminlerle  

İmkânlar, kelebekti ellerinizde 

Şirinleri oynadınız uzunca bir zaman 

Sonra, sıktınız avcunuzu olanca gücünüzle  

Uyguladığınız kapitalist, vahşi politikalarınızla 

Yetki, nasıl olsa bizde, davul da tokmak da elimizde, dediniz. 

Ne kul hakkı bıraktınız, ne yetim hakkı  

Koskoca memleketi yediniz. 

 

Doydunuz mu? Doymadınız! 

Gözünüzü toprak doyura! 

 

Birlikte yürüyeceğiz biz bu yollardan 

Birlikte; yağan yağmurlarının altında 

Yarınlar aydınlık olacak 

Yasaklar kalkacak 

Haklı hakkını alacak 

Yuvalarımıza mutluluk dolacak 

Yolsuzluklar önlenecek, yoksulluk bitecek 

Mazlumların yüzleri gülecek  

Huzur gelecek, barış kokacak ülkenin dört bir yanı, dediniz 

Sonra liyakati, ehliyeti, beceriyi yetmedi ahlakı, saygıyı, hürmeti… 

Onlar da az geldi hakkı ayakta tutan adaleti  

Hem de kemirerek yediniz. 

 

Doydunuz mu? Doymadınız! 

Gözünüzü toprak doyura! 

 

Tozu dumana kattınız 

Fabrikaları, işletmeleri, limanları…  

Yetmedi arazi, mera, arsa, kısaca ne varsa 

Babalarınızın malı gibi “babalar gibi sattınız.” 

Sonra oh ne güzel hayat diyerek yan gelip yattınız… 

Ormanlar cayır cayır yanarken  

Öküzün trene baktığı gibi yanan canlara baktınız. 

Sonra bir koşu, bir hücum… Hazineye daldınız 

Gemi filolarınıza ilave gemicikler aldınız 

Uyuşturucu baronlarına kol kanat gererek 

Hırsıza, arsıza her türlü taviz vererek 

Kara para aklayıp gri liste ile ülke itibarını beş paralık ettiniz. 

Gündüz dolara gece Euro’ya sarılıp millete çaka sattınız 

Kadın ve çocuk cinayetlerini sıradanlaştırdınız  

Konfor, şaşaa, israf ve savurganlıklarınızla 

Hazine ile birlikte Lozan’ın gizli maddeleri dediğiniz madenlerimizi 

Dış güçlerle birlikte yediniz.  

 

Doydunuz mu? Doymadınız! 

Gözünüzü toprak doyura! 

 

Açılım zırvasıyla 

Sınır boylarına sanal pusular kurup 

Teröristlerle pazarlığa oturdunuz. 

Gece sürüye saldıran, gündüz çobanla birlikte ağlayan İblislerle birlik oldunuz. 

BOP gömleğini İslam’a giydirmek isteyenlerle stratejik ortaklık kurdunuz. 

Atamız Süleyman Şah ile birlikte nice şehitlerin kemiklerini sızlattınız; 

Sonra dönüp ekranlarında renkli yalanlarınızla milleti aldattınız. 

İkiz yasalarla ülkenin dış güçlere müdahalesinin yolunu açtınız. 

Zinayı serbest bırakıp domuz etini kasaplık et kanunlaştırdınız. 

Özümüzü oyup pis nefsiniz ve üç kuruşluk şahsi çıkarınız için 

Varlığı ile övündüğümüz uğruna can verdiğimiz kutsalları 

Ayaklarınızın altına alıp üstünde tepindiniz.  

Ordumuzu, gözbebeğimizi yıpratmak, itibarsızlaştırmak için 

Din kisvesine bürünmüş terör örgütünün devletin kılcal damarlarına 

Yerleşmesine zemin hazırladınız. 

Suriyeli, Afganlı, Afrika’nın bilmem hangi ülkesi derken 

Ekmeği ile beslendiğiniz vatanı yolgeçen hanına çevirdiniz 

Bizden sonra tufan diyerek soy ile sülaleyi ayırt edemeyen cehaletinizle 

Omurgasızlığınız, u dönüşünüz ve tükürdüğünü yalamak tıynetinizle  

Şerefimizi, haysiyetimizi, inancımızı, birliğimizi, dirliğimizi yediniz. 

 

Doydunuz mu? Doymadınız! 

Gözünüzü toprak doyura! 

 

Eğitim: Yavrularımızın geleceği 

Ülkemizin gelecekte meyve verecek çiçeğiydi 

Ona da kefen biçtiniz, 

Eğitimi yazboz tahtasına çevirip evlatlarımız için karanlığı seçtiniz. 

Adalet, gönüllerimizi aydınlatan güvendi… 

Ardı arkası kesilmeyen oyunlarınızla onu da şişlediniz. 

Ahlak, insanın, İslam’ın temeli; olmazsa olmazı idi 

Onu da tuşa getirip kapkara vicdanınıza esir ettiniz. 

Denetim: yanlışa, hataya, aymazlığa, hırsızlığa setti onu da hurdaya çevirdiniz. 

Yalanınızın, talanınızın, hırsızlığınızın, yağmanızın ardı arkası kesilmedi  

Riyakârlık ve sahtekârlıklarınızla bedavaya, avantaya alıştınız ya! 

Gençlerin hayallerine kurşun sıkarak, önerini tıkayarak 

Onları da çalışmadan, alın teri dökmeden kazanmak gibi  

Bir garabetle yüz yüze bırakıp iğdiş ettiniz. 

Küfrü sıradanlaştırıp şiddeti azdırıp toplumu küfrün batağına ittiniz. 

Kibrin sarhoşluğu ile küçük dağları biz yarattık, dediniz.  

Üç günlük saltanatınız, hırsınız için nice skandalların üstünü örterek 

Devlet aklını kişiye indirgeyerek cinnet toplumu yarattınız. 

Halkı vergilerle bunaltıp bekanızı devlet bekası olarak vatandaşlara lanse ettiniz 

Ne güven bıraktınız ne inanç; bizi biz yapan her değeri hoyratça yediniz. 

 

Doydunuz mu? Doymadınız! 

Gözünüzü toprak doyura! 

 

Ya bütün bu olanları görenler, duyanlar, yaşayanlar… 

Onlar, üç maymunları oynayıp havanda su dövdüler 

Kimi zaman köpürdüler, kimi zaman sövdüler 

Sonra köpürüp, sövenlerden bazıları 

Kuyruklarını kıstırıp sahiplerinin sesi 

Bazıları da yemin ve şerefleriyle birlikte sunulan makamın efesi(!) oldu. 

Kimi korktu, kimi pustu, kimi sustu. 

İlim sustu, cehalet azdı, irtica hortladı 

Dinin milletinin olmadığı; ancak milletin dininin olacağı gerçeğini kavrayamayanlarla  

Aldatılanlarla birlikte aldanmadan zevk alanlar çoğaldıkça çoğaldı. 

Ülke çok ama çok büyük yaralar aldı. 

Matematik ağladı, ilim sustu, akıl çıldırdı, tarih başını önüne eğdi. 

Ufukları kara bulutlar kapladı. 

Yetki bizim; konfor bize, itibar hanemize, gösteriş gönlümüze, dediniz 

Anayasayı ekmek arası yapıp 

Koskoca memleketi yediniz! 

  

Doydunuz mu? Doymadınız! 

Gözünüzü toprak doyura! 

 

Hadi Önal/27 Ekim 2024/ Elazığ 

 

Yazıya ifade bırak !
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.