Ormanların, ağaçların, evlerin, ağıl ve ahırların, hayvanların, kuş, kelebek, kertenkele, kaplumbağa ve sincaplarla birlikte hayallerin, hatıraların gözler önünde cayır cayır yanmalarının bugün 13 günü… Ormanlar hala yanmaya, yangın hâlâ ciğerlerimizi yakmaya devam ediyor. Ormanlarımız, milli varlıklarımız bir yandan yangına diğer yandan maden arama şirketlerinin insafına teslim.
Zarar büyük CHP Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, orman yangınlarının ülkemize faturasının 300 milyar lirayı aşacağını söylüyor. Peki, böylesi bir büyük felaketin sorumlusu kim? Anayasa'mızın 169. maddesi: “Devlet ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır… Bütün ormanların gözetimi devlete aittir!” diyor. Diyor da duyan kim? Peki, Türkiye'mizin bir yangın ülkesi olduğu bilinmiyor mu? Bilinmemesi mümkün mü?
Tedbir var mı tedbir?
Nedir tedbir? Tedbir olası bir yangın için dünyadaki her orman ülkesinin sahip olduğu yangın uçaklarına sahip olmaktır. Peki, bizim devlet envanterinde yangın uçağımız var mı? Yok. Yangın uçağımız yok ama biri uçan saray olmak üzere 13 uçaklık devlet itibar filomuz var. 19 yıldır iktidarda olan bir parti, her yıl bir yangın söndürme uçağı alsaydı bugün 19 uçaklı bir filomuz olur; ülkemizin ormanları, o ormanlarla birlikte insanlar, evler, hayvanlar, kuşlar, börtü böcek diri diri yanmaktan kurtulurdu. Bakıyorum da ilgililer, yetkililer, sözüm ona devleti yönetenler, böylesi bir büyük felaketten dahi siyasi rant elde etme peşindeler. Kısaca bu büyük felaketin, yıkımın, ihmalin, tedbirsizliğin sorumlusu yok.
Hiç mi tedbir alınmıyor diyenlere var diyeceğim. Bakın, nasıl tedbir alınıyor.
Meselâ, Muğla Milas Ortaköy’deki yangın söndürme çalışmalarına katılan kadınlardan biri, yangından sonra bölgeye gelen Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli'ye, "Her taraf yandı, helikopterler nerede, siz neredesiniz? Yazıklar olsun! Hükümet istifa!" diye tepki gösterince gözaltına alınıyor.
Mesela, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK), yangınlarla ilgili haberlerin, "kamuoyunda korku ve endişe uyandıracak şekilde" aktardığını belirterek; resmen televizyon yöneticilerini tehdit ediyor ve halkın yansız ve doğru haber almasını engelleniyor.
Mesela, olur da ayıplarımızı ortaya dökerler düşüncesi ile olsa gerek felaket bölgesinde akreditasyon uygulanarak bazı gazeteciler ile FOX TV, HALK TV ve REUTERS gibi haber ekipleri yapılan toplantılara çağırmıyor.
Mesela, beceriksizlik, liyakatsizlik koordinasyonsuzluk kol gezerken canlarını dişlerine takarak yangın söndürmek için yangın alanına girenler gönüllüler engelleniyor.
Mesela, Orman yangınları için gerekli önlemleri almayan 1. Derece sorumlu Tarım ve orman Bakanı Bekir Pakdemirli; “Benim son 5 günlük bilançoda gördüğüm, orman teşkilatı yerleşim yerlerini korumaktan, birinci derecede sorumluluk belediyelerdedir." ifadelerini kullanarak orman yangınlarından belediyeleri sorumlu tutmaya çalışıyor ve belediyeleri suçluyor.
Mesela… Mesela…
Ve bu arada ABD'li kimya devi Vinmar Group, Türk kimya şirketi Veser’in ardından Alfa Kimya ve bağlı kuruluşları Rekabet Kurulu onayıyla resmen devralıyor.
Devleti babalarının çiftliği olarak gören ve devletin imkânlarını çıkarları içim kullananlar, şunu unutmasınlar ki hangi makamda olurlarsa olsunlar kendileri devlet değil; devlete hizmet eden, devletten maaş alan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarıdır. Bu muhteremler(!) yine şunu unutmasınlar ki bu milletin sofrasındaki zeytinden, peynirden, acı
soğandan alınan 8, kullanmak zorunda olduğu temizlik malzemelerinden 18, çiftçinin mazotundan 50’nin üzerinde alınan vergilerde tüyü bitmemiş yetimin hakkı vardır. O hak, yiyeni de bu gelirleri yerli yerince ülke ve millet yararına kullanmayanları da çarpar ve bir gün mutlaka; ama mutlaka bu aymazlığın hesabı sorulur.