Özgür KARAKAYA
Köşe Yazarı
Özgür KARAKAYA
 

NAMUS ANLAYIŞI

”Ömrünün dörtte üçünü okumakla geçiren muhakkak namuslu olur.” Diderot Namus, sözcüğünün kökeni de nomostan gelmektedir. Antik Yunan ve Roma döneminde kurucu yasa anlamına gelen nomos cinsellik söylemenin, üreme olmak üzere sosyal yaşamdaki tüm kuralları da düzenlemekteydi.Kadın, öznesi olmadığı olduğu Alana hapsedilmekteydi. Kadına uygun görülen rol ve kökleri Roma’ya dayanmaktaydı. Namus, hem başkalarının hem de kendimizin yargısıdır. Haysiyet, şeref, ve vicdan, genel ahlak ve mesleki kurallara göre değerlendirilen, insanın başkalarının hem de kendi gözündeki yerini de belirlemektedir.Namusun şekillenmesinde coğrafyanın ve kültürün etkisi olduğu kadar; kadın ve erkeğin roller gereği verdiği farklı tepkiler de namusun dönüşümünde büyük önem taşımaktadır. İki Derviş bir kadın hikayesini anımsarsak: İKİ DERVİŞ BİR KADIN İki derviş nehrin kenarında yürürken boğulmak üzere olan bir kadın görürler.Dervişin biri kadının orasına burasına dokunacağını ve dervişliğinin bozulacağını düşünürken diğer derviş suya atlar ve kadını kurtarır.Kurtaran dervişe “sen artık derviş olamazsın, kadının her yerine dokundun” der. Bunun üzerine kurtaran derviş arkadaşına döner ve “ben sırtımda taşıdım, sen kafanda taşımışsın” der. Namus kavramı sözlükte: Ahlak, şeref, haysiyet kurallarına bağlı olmak biçiminde tanımlanmaktadır. İnsani değerlere de saygı gösterilmesi, hırsızlık yapılması da kabul edilmeyen davranış olarak açıklanmaktadır.Namus, sadece bireysel söz ve davranışlarla da sınırlı değildir. Ülke ve halka yönelen bağlılıktır. Bireysel de değildir evrenseldir. Akıldadır. Bedenle de alakası bulunmamaktadır. Beynin temizliğidir namus. Beyinlere sunulan kara yasaklar da değildir.Oyunu kuralına göre oynamak ta yer almaz. İyiyi ve kötüyü ayırt edebilme yetisidir. Bilinçli yaşama halidir ve onurla karakterle bağlantılıdır. İtibar, utanma duygusunu da kapsar. Bilimse namusun ta kendisidir. Doğal dürtülerimiz ise namus anlayışı yüzünden bastırılmaktadır. 80-90´yıllarda mahallede top oynarken bacak arası gol yendiğinde “namus” gitti denirdi. Kapalı toplum yapısı içersinde cinsellik hor görülür ve tabu haline getirilirken, toplum yapısı içinde de namus sadece kadınlarda aranan bir nitelik olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Toplumun kadına takmış olduğu kelepçedir namus. Geri kalmış ilkel insanların değeridir.Bunun nedeni ise: Namus bekçisi ataerkil zihniyettir. Erkeğin koruması altında olmayı getirmektedir. Bu zihniyette namus giderse kadının öldürülmesi uygun olarak kabul edilmektedir.Cinselliği hakkında bilgi sahibi olmadığımız insana namuslu denebilmektedir. Sevişmemeyi de getirebilmektedir.Namus; onurudur insanın haysiyetti, dürüstlüğü de içine almaktadır. Namus denilen insanlığın ta kendisidir. Bir gece de kirlenmesine de imkan yoktur. Sözünde durmayı yalandan sakınmayı başkaları hakkında kötü konuşmamayı getiren anlayıştır namus.İsim, saygınlık, güvenirlilik, değerliliği getirir ve bütünlüktür. Saygılı olmakla beraber engellerde zorluklarda fikirdaşlarını, yoldaşlarını satmayışın adıdır.Hak yemekten ve haksız kazanç elde etmekten uzak duruştur. Eve ekmek getiren bireyin alın teridir namus. Saflıktır ve fikrin de temiz oluşudur. Özü sözü bir olmayı işini doğru bir şekilde yapmayı ikiyüzlü olmamayı, insanlara saygılı davranmayı, yardım severlik, özverili gibi kavramları da içine almaktadır.Emeğe değer veriştir. Kendinden acize de zülüm uygulamamaktadır. Paylaşarak, değerlere sahip çıkmaktadır. Namus parayla korkutarak satın almamaktır. Kıymet bilmeyi de getirir. Annesiz çocukların doğmasına da sebep olabilmektedir. Daha kötüsü de anne karnında doğmamış masumların da ölümünü hazırlamaktadır.Namus temeli şiddet de ise: Kadın davranışına erkeğin denetim kurma isteği. Erkeğin kadın davranışı üzerine kurduğu kontrolü kaybetmesiyle meydana gelen utanç veya bu yöndeki algısı bulunmaktadır. Bu utancı tetikleyen kışkırtan aile veya mahalle baskısı da yer almaktadır. Ataerkil sistemin getirisiyle kadın nesneden öteye geçemeyen konumundadır. Kadınlar için namuslu olmak evlilik öncesi bekareti korumak, ayarlanmış evlilikleri kabul etmek, daha yaşlı akrabanın rızası olmadan evi terk etmemektir. Boyun eğen kadın namuslu olarak kabul edilmektedir. Özgür ruha sahipse namussuz olabilmektedir. Namus sınırları geçmemeyi getirmektedir. Ve kendini de kasması anlamına gelmektedir.Kadınlar, namuslu olarak kabul gören davranış kurallarına uygun davranması beklenmektedir. Bundan ötürü de rolleri de pasiftir. Erkekler de kadınların bu kurallara uymasını sağlamalı bu nedenle de aktif bir rol oynamaları gerekmektedir.Var olan haliyle namus anlayışı yıkıcı bir kavramdır. Kadınların özgürlüğünü erkeklerin kontrolü altına alarak kısıtlamaktadır ve kadınları ezmektedir. Ve kadınları bir mülke dönüştürmektedir. Bir anne de yetiştirdiği erkek çocuğuna, eğer namusumuzu yerde bırakırsan sütü mü helal etmem diyerek zorunlu baskılarla yönlendirebilmektedir. Ve cinayet işlemesine de neden olabilmektedir. İçi kan ağlayarak namusunu kurtardığını sanmaktadır. Hapishane girdiğinde de bile itibari olmaktadır. “kader mahkumu” olarak nitelendirilmektedirler. Aynı düşüncedeki erkekler de onaylayarak namusunu korudu, gereğini yaptı diyerek onaylamaktadırlar.Eleştiri de kabul etmemektedirler. Toplum içinde dışlanmamak, soyutlanmamak için de bu kavrama sıkı sıkıya bağlanma getirmektedir. “El ne der” anlayışı su yüzüne çıkmaktadır. Ana akım eril medyada, karar mekanizmalarında da kadın bakış açısında eksiklik yer almaktadır. Medyanın cinsiyetçi dili de, toplumsal cinsiyet rollerini besleyerek meşrulaştırmaktadır. Korku kültürü yaratarak kadınları da sindirebilmektedir.Ölü bedenler üzerinden de namus hikayeleri de yazılmaktadır. Medyada kadın sıradan rollerle temsil edilmektedir.Şiddet içeren, küçük düşüren haberlerle yer verilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği de medya da yeniden üretilebilmektedir. Bu durum toplumda var olan cinsiyet ayrımcılığının pekişmesine neden olmaktadır. Ana akım medya da olumsuz ayrımcı söylem kullanılmaktadır.Kadından beklenen rollere birebir uyulması istenmektedir. Hak talebinde bulunması da tekrar şiddet yaşamalarına sebep olmaktadır. Uymayanlar ise düzen sağlayıcılar eliyle ötekileştirilmektedir. Namus, özel alanla ilişkili olduğu kadar kamusal alanı da içine almaktadır. Kadının birey oluşunu da izin verilmemektedir.Kamusal alana çıktığında da erkek egemen zihniyetin izin verdiği ölçüde adımlar atmayı getirmektedir.Ataerkil yapıda yer alan namus erkek egemen toplum zihniyetinin söylemidir. Kadın erkek eşitsizliği de yer almaktadır. Kadın erkek ayrımından kurtulmak gerekmektedir. Namus anlayışının değişmesi için: Mücadele gerekmektedir. Kadın bedenin ve cinselliği kontrol edilmesi olarak algılanın namus kavramının içeriğinin değiştirilmesi medyanın da bu konu da önemli rolü bulunmaktadır.Şiddeti özendiren programlar yerine eğitici programlar yapılmalıdır. Eril zihniyetin eğitim, ekonomi, hukuk, psikoloji vb alanlarda cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmaya dönük bir dönüşüm projesi geliştirilmelidir.Okul öncesinden başlanarak eğitimin yapılması. Kadınların ekonomik bağımsızlığını kazandıran projeler yaşama geçirilmelidir.Erken yaşta ve kadın rızası olmadan yapılan evliliklere karşı çıkılmalıdır. Sığınma evleri de artırılmalıdır. Bilinç yükseltme faaliyetlerine önem verilmelidir.Feodal ilişkilerin ortadan kaldırılması için caba harcanmalıdır. İş imkânlarının artırılarak işsizliğin azaltılması yoluna gidilmelidir.Formel eğitim ve yetişkin eğitimi programlarına erkek egemen bakış açısını değiştirmeye yönelik konular da dâhil edilmelidir.Dini ve kültürel eğitim programları laikliğe göre düzenlemelidir. Namus adı altında verilen cezaların daha ağır olması ve gerçekleşmesinde etkisi olan tüm kişilere verilmelidir. Sık sık genel af da olmamalıdır.
Ekleme Tarihi: 01 Şubat 2021 - Pazartesi

NAMUS ANLAYIŞI

”Ömrünün dörtte üçünü okumakla geçiren muhakkak namuslu olur.” Diderot Namus, sözcüğünün kökeni de nomostan gelmektedir. Antik Yunan ve Roma döneminde kurucu yasa anlamına gelen nomos cinsellik söylemenin, üreme olmak üzere sosyal yaşamdaki tüm kuralları da düzenlemekteydi.Kadın, öznesi olmadığı olduğu Alana hapsedilmekteydi. Kadına uygun görülen rol ve kökleri Roma’ya dayanmaktaydı. Namus, hem başkalarının hem de kendimizin yargısıdır. Haysiyet, şeref, ve vicdan, genel ahlak ve mesleki kurallara göre değerlendirilen, insanın başkalarının hem de kendi gözündeki yerini de belirlemektedir.Namusun şekillenmesinde coğrafyanın ve kültürün etkisi olduğu kadar; kadın ve erkeğin roller gereği verdiği farklı tepkiler de namusun dönüşümünde büyük önem taşımaktadır. İki Derviş bir kadın hikayesini anımsarsak:

İKİ DERVİŞ BİR KADIN

İki derviş nehrin kenarında yürürken boğulmak üzere olan bir kadın görürler.Dervişin biri kadının orasına burasına dokunacağını ve dervişliğinin bozulacağını düşünürken diğer derviş suya atlar ve kadını kurtarır.Kurtaran dervişe “sen artık derviş olamazsın, kadının her yerine dokundun” der. Bunun üzerine kurtaran derviş arkadaşına döner ve “ben sırtımda taşıdım, sen kafanda taşımışsın” der. Namus kavramı sözlükte: Ahlak, şeref, haysiyet kurallarına bağlı olmak biçiminde tanımlanmaktadır. İnsani değerlere de saygı gösterilmesi, hırsızlık yapılması da kabul edilmeyen davranış olarak açıklanmaktadır.Namus, sadece bireysel söz ve davranışlarla da sınırlı değildir. Ülke ve halka yönelen bağlılıktır. Bireysel de değildir evrenseldir. Akıldadır. Bedenle de alakası bulunmamaktadır. Beynin temizliğidir namus. Beyinlere sunulan kara yasaklar da değildir.Oyunu kuralına göre oynamak ta yer almaz. İyiyi ve kötüyü ayırt edebilme yetisidir. Bilinçli yaşama halidir ve onurla karakterle bağlantılıdır. İtibar, utanma duygusunu da kapsar. Bilimse namusun ta kendisidir. Doğal dürtülerimiz ise namus anlayışı yüzünden bastırılmaktadır. 80-90´yıllarda mahallede top oynarken bacak arası gol yendiğinde “namus” gitti denirdi. Kapalı toplum yapısı içersinde cinsellik hor görülür ve tabu haline getirilirken, toplum yapısı içinde de namus sadece kadınlarda aranan bir nitelik olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Toplumun kadına takmış olduğu kelepçedir namus. Geri kalmış ilkel insanların değeridir.Bunun nedeni ise: Namus bekçisi ataerkil zihniyettir. Erkeğin koruması altında olmayı getirmektedir. Bu zihniyette namus giderse kadının öldürülmesi uygun olarak kabul edilmektedir.Cinselliği hakkında bilgi sahibi olmadığımız insana namuslu denebilmektedir. Sevişmemeyi de getirebilmektedir.Namus; onurudur insanın haysiyetti, dürüstlüğü de içine almaktadır. Namus denilen insanlığın ta kendisidir. Bir gece de kirlenmesine de imkan yoktur. Sözünde durmayı yalandan sakınmayı başkaları hakkında kötü konuşmamayı getiren anlayıştır namus.İsim, saygınlık, güvenirlilik, değerliliği getirir ve bütünlüktür. Saygılı olmakla beraber engellerde zorluklarda fikirdaşlarını, yoldaşlarını satmayışın adıdır.Hak yemekten ve haksız kazanç elde etmekten uzak duruştur. Eve ekmek getiren bireyin alın teridir namus. Saflıktır ve fikrin de temiz oluşudur. Özü sözü bir olmayı işini doğru bir şekilde yapmayı ikiyüzlü olmamayı, insanlara saygılı davranmayı, yardım severlik, özverili gibi kavramları da içine almaktadır.Emeğe değer veriştir. Kendinden acize de zülüm uygulamamaktadır. Paylaşarak, değerlere sahip çıkmaktadır. Namus parayla korkutarak satın almamaktır. Kıymet bilmeyi de getirir. Annesiz çocukların doğmasına da sebep olabilmektedir. Daha kötüsü de anne karnında doğmamış masumların da ölümünü hazırlamaktadır.Namus temeli şiddet de ise: Kadın davranışına erkeğin denetim kurma isteği. Erkeğin kadın davranışı üzerine kurduğu kontrolü kaybetmesiyle meydana gelen utanç veya bu yöndeki algısı bulunmaktadır. Bu utancı tetikleyen kışkırtan aile veya mahalle baskısı da yer almaktadır. Ataerkil sistemin getirisiyle kadın nesneden öteye geçemeyen konumundadır. Kadınlar için namuslu olmak evlilik öncesi bekareti korumak, ayarlanmış evlilikleri kabul etmek, daha yaşlı akrabanın rızası olmadan evi terk etmemektir. Boyun eğen kadın namuslu olarak kabul edilmektedir. Özgür ruha sahipse namussuz olabilmektedir. Namus sınırları geçmemeyi getirmektedir. Ve kendini de kasması anlamına gelmektedir.Kadınlar, namuslu olarak kabul gören davranış kurallarına uygun davranması beklenmektedir. Bundan ötürü de rolleri de pasiftir. Erkekler de kadınların bu kurallara uymasını sağlamalı bu nedenle de aktif bir rol oynamaları gerekmektedir.Var olan haliyle namus anlayışı yıkıcı bir kavramdır. Kadınların özgürlüğünü erkeklerin kontrolü altına alarak kısıtlamaktadır ve kadınları ezmektedir. Ve kadınları bir mülke dönüştürmektedir. Bir anne de yetiştirdiği erkek çocuğuna, eğer namusumuzu yerde bırakırsan sütü mü helal etmem diyerek zorunlu baskılarla yönlendirebilmektedir. Ve cinayet işlemesine de neden olabilmektedir. İçi kan ağlayarak namusunu kurtardığını sanmaktadır. Hapishane girdiğinde de bile itibari olmaktadır. “kader mahkumu” olarak nitelendirilmektedirler. Aynı düşüncedeki erkekler de onaylayarak namusunu korudu, gereğini yaptı diyerek onaylamaktadırlar.Eleştiri de kabul etmemektedirler. Toplum içinde dışlanmamak, soyutlanmamak için de bu kavrama sıkı sıkıya bağlanma getirmektedir. “El ne der” anlayışı su yüzüne çıkmaktadır. Ana akım eril medyada, karar mekanizmalarında da kadın bakış açısında eksiklik yer almaktadır. Medyanın cinsiyetçi dili de, toplumsal cinsiyet rollerini besleyerek meşrulaştırmaktadır. Korku kültürü yaratarak kadınları da sindirebilmektedir.Ölü bedenler üzerinden de namus hikayeleri de yazılmaktadır. Medyada kadın sıradan rollerle temsil edilmektedir.Şiddet içeren, küçük düşüren haberlerle yer verilmektedir. Toplumsal cinsiyet eşitsizliği de medya da yeniden üretilebilmektedir. Bu durum toplumda var olan cinsiyet ayrımcılığının pekişmesine neden olmaktadır. Ana akım medya da olumsuz ayrımcı söylem kullanılmaktadır.Kadından beklenen rollere birebir uyulması istenmektedir. Hak talebinde bulunması da tekrar şiddet yaşamalarına sebep olmaktadır. Uymayanlar ise düzen sağlayıcılar eliyle ötekileştirilmektedir. Namus, özel alanla ilişkili olduğu kadar kamusal alanı da içine almaktadır. Kadının birey oluşunu da izin verilmemektedir.Kamusal alana çıktığında da erkek egemen zihniyetin izin verdiği ölçüde adımlar atmayı getirmektedir.Ataerkil yapıda yer alan namus erkek egemen toplum zihniyetinin söylemidir. Kadın erkek eşitsizliği de yer almaktadır. Kadın erkek ayrımından kurtulmak gerekmektedir. Namus anlayışının değişmesi için: Mücadele gerekmektedir. Kadın bedenin ve cinselliği kontrol edilmesi olarak algılanın namus kavramının içeriğinin değiştirilmesi medyanın da bu konu da önemli rolü bulunmaktadır.Şiddeti özendiren programlar yerine eğitici programlar yapılmalıdır. Eril zihniyetin eğitim, ekonomi, hukuk, psikoloji vb alanlarda cinsiyet ayrımcılığını ortadan kaldırmaya dönük bir dönüşüm projesi geliştirilmelidir.Okul öncesinden başlanarak eğitimin yapılması. Kadınların ekonomik bağımsızlığını kazandıran projeler yaşama geçirilmelidir.Erken yaşta ve kadın rızası olmadan yapılan evliliklere karşı çıkılmalıdır. Sığınma evleri de artırılmalıdır. Bilinç yükseltme faaliyetlerine önem verilmelidir.Feodal ilişkilerin ortadan kaldırılması için caba harcanmalıdır. İş imkânlarının artırılarak işsizliğin azaltılması yoluna gidilmelidir.Formel eğitim ve yetişkin eğitimi programlarına erkek egemen bakış açısını değiştirmeye yönelik konular da dâhil edilmelidir.Dini ve kültürel eğitim programları laikliğe göre düzenlemelidir. Namus adı altında verilen cezaların daha ağır olması ve gerçekleşmesinde etkisi olan tüm kişilere verilmelidir. Sık sık genel af da olmamalıdır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

15
Kasım
25
Ekim
16
Ekim
03
Ekim
26
Eylül
20
Eylül
13
Eylül
23
Ağustos
30
Temmuz
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.