İstismar; Arapça kökenli bir kelimedir. Genellikle etmek yardımcı fiili ile birlikte kullanılan istismar; bir kişinin veya kişilerin iyi niyetini kötüye kullanarak yararlanmak, bir düşünceyi veya fikri kötüye kullanarak ondan yarar sağlamak, karşısındaki kişi veya kişilerin duygularını sömürmektir.
İstismar; yelpazesi geniş, çeşidi bol uğratana olduğu kadar uğrayana da sorumluluk yükleyen bir olgudur. İstismarı üç başlık altında toplayabiliriz.
Fiziksel İstismar: Kişinin sağlığına, yaşamına kast edilerek yapılan istismardır. Karşısındaki kişiyi fiziksel zarar verme örneğin, dövme, tekmeleme, boğmaya çalışma bu tür istismarlardır. Elbette karşılığı vardır ve kanunlar çerçevesinde bu tip istismar uygulayıcıları cezalandırılır.
İkinci tip istismar cinsel istismardır. Cinsel istismar, kişinin kendi rızası dışında başkaları tarafından cinsel olarak kullanılmasıdır. Cinsel istismar sözle, dokunmayla, davranışlarla olabilir.
Üçüncü tip istismar, duygusal istismardır. Kişinin duygularının sömürülmesi ve manevi olarak baskı altında tutulmasıdır. Aldatma, küçük düşürme, gözdağı verme, manipülasyon, taciz, mobbing, kendini acındırma, algı oluşturma gibi çok çeşitli yol ve yöntemlerle kişilerin duyguları sömürülerek çıkar elde etmektir.
Kundaktaki bebeğini kucağına alarak onun saf ve masumiyetinden faydalanarak dilenen bir anneden(!) tutun da rakibine küçük düşürmek ve ondan siyasi rant elde etme amacı ile çocukların masumiyetlerini kullanan siyasetçiye(!) varıncaya kadar duygusal istismarın pek çok çeşidi vardır.
İstismar, ahlaki yoksulluğun dibe vurmuş halidir.
Din istismarı duygusal istismarın başında gelir. Din istismarı ile inanç sömürüsü yapılmaktır. Din istismarı; dini kavramları, değerleri kullanarak maddi ve manevi kazanç elde etmektir. Din istismarının tarihi oldukça eskidir. Dinin ve inancın insan ve toplum üzerindeki etkilerini gören birtakım açıkgöz din tacirleri insanların bu duygularını kendi çıkarları, siyasi ve sosyal statüleri için kullanmışlardır.
Dini istismar edenler, Allah’ın kedilerine birtakım ayrıcalıklar bahşettiği safsatası ile saf insanların üzerinde hâkimiyet kurmaya çalışırlar. Hatta bu sapkınlar, peygamberle görüştüklerini dahi iddia edecek kadar ileri giderler. Keramet ehli olduklarını her vesile ile ya çevrelerine söyletir veya bizzat kendileri vurgularlar. Din istismarcıları, kendileri gibi düşünmeyenleri dışlar, mutlak itaat göstermeyenleri ötekileştirirler. Oysa İslam tevhit dinidir. İslam’da aşağılama, ötekileştirme yoktur. İstismarcı sapkınlar için yalan söylemek, iftira atmak, gıybet etmek sıradan ve oğlan işlerdendir.
Din istismarcıları karşısında Müslümanlar, uyanık olmak zorundadır. İslam dini, samimiyet dinidir. Yalanın, iftiranın, nifakın, hakaret ve ithamın İslam’da yeri yoktur. İslam bir değerler silsilesidir. O nedenle “Nifak” ve “münafık” kavramlarını Müslüman kişi iyi etüt etmelidir. Allah’ın biz insanoğluna bahşettiği akılla ve Kuran’ın aydınlığında kişilerin din karşısındaki samimiyetlerini ölçebiliriz. Söz gelimi İslam; “israf haramdır”, diyor; şayet bir insan israfın doruklarında yaşıyor sonra da size din hakkında ahkâm kesiyorsa o kişi henüz İslam’ı hazmetmemiştir. Söz gelimi bir insan yalan söylüyor ama namaz kılmaktan da geri durmuyorsa… Söz gelimi bir kişi yetim hakkı yiyor ama hac farazisini de yerine getiriyorsa… Söz gelimi İslam’ın aydınlık yüzü vakıf müessesini yozlaştırarak çıkar odaklı kurum haline getiriyorsa o kişi veya kişiler münafıktırlar. Bunu, Kuran söylüyor. Münafık olan kişilerin sözlerine kanmak da en basit tanımla onun yapacağı fiillere ortak olmaktır. Müslüman, bu yapıda olan insanların dini istismar etmelerine müsaade etmemelidir. Ölçü, Kuranı Kerim ve Hz. Muhammed’in(s.a.s) sünneti olmalıdır.
Zaman içerisinde en büyük zararı dine olan istismar sapkınlığının önüne geçilmediği takdirde inanç erozyonunun devam edeceği deist ve ateistlere de gün geçtikçe çoğalacağı bir büyük gerçektir.