Ben hayat denizinin içinde yüzen ya da yüzmesini bilmeden bocalayan fakir bir ailenin ferdiyim bu nedenle yazıma Anadolu’nun küçük bir nahiyesinde yatılı öğretmen okuluna gitmek için diplomamı almama rağmen kayıtsız olarak giden sıradan bir öğrenciydim. 1960 Askeri kalkışmasının izleri yeni silinmeye başlamıştı. Çok partili hayata geçilmişti ama halen belli korkuların izleri ülkemin sokakların da kol geziyor denilebilirdi. Çünkü 27 devrimi adı konulan bu askeri kalkışmanın tortuları bürokrasiyi etkisi altına alıyor siyasi partilerin biri kapanıp bir diğeri açılıyordu. Evet bizler çocuktuk ama kendini ve ülkesini bilecek yaşıtlarımıza göre yaşamın koşullarında bir hedef çizmenin telaşı içinde bir şeyler yapmaya çalışıyorduk. Mevcut partiler bir yana Orgeneral Ragıp Gümüşpala 1961 yılında AP kurarak siyasete atıldı. İzmir’den Milletvekili seçildi. Mevcut hükümeti olmasına karşılık kabine dışında sade milletvekili olmayı tercih etti. 1964 yılında hayatını kaybetti.
Dönemin AP. Genel Başkanı Olan Orgeneral Ragıp Gümüşpala hayatını kaybedince AP. Genel başkanı olarak Süleyman Demirel seçildi. 1965 yılında yapılan genel seçimler sonucunda Isparta İslamköy de doğan ve kendine su mühendisi lakabını takan Süleyman Demirel büyük çoğunlukla seçimleri kazandı ardından genç su mühendisi başbakanlık koltuğuna oturdu. O zaman insanların tek iletişim aracı ise bataryalı Radyo idi ama birçok evde dinlenebiliyordu Annemin babası çocuklarını aradığı zaman evde bulabilmek amacı ile evine almıştı. Elbette ki bizler de sebepleniyorduk o günlerde askeri hükümetler ve seçim sonrasında halk katmanlarında heyecan yaratmıştı. Bizlerde bu heyecan kervanını katılarak iki arkadaş ailelerimiz fakir olduğu için bir yandan öğretmen okulu imtihanları için derslerimizi takip ediyoruz bir yandan da ailelerimizden genç başbakan Süleyman Demirel’ mektup yazdık bizleri aile büyüklerimiz okutamazdı belki ama bizi okutamayacak bir devlet mutlaka mevcuttu
Mektubu genç başbakan Süleyman Demirel’e yazmıştık ama adres kısmına ise Türkiye Büyük Millet Meclisi yazmıştık. Bir müddet sonra jandarma karakol komutanı okulumuza bir telgraf getirdi ama geçici okul numaralarımız ve Süleyman Demirel yazılıydı bir müddet sonra okulumuzdaki Süleyman Demirel mektubu kendisinin yazmadığını söyleyince okul numaralarımızdan yola çıkarak okulumuza gelen telgraf öğretmenimiz tarafından bize verildi. Adımıza değil de okul numaralarımıza gelen bize verilen telgrafı o zamanlar nahiye müdürleri vardı. Elbette ki en yüksek mülke amir nahiyemizdeki bu şahsa götürdük bize yardımcı olmasını istedik. Sadece bize takip edil tavsiyesinde bulundu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Karma Komisyonu tarafından bize telgraf çekilmişti dilekçemizi 1965/ 102 numara kaydı ile sıraya konulmuştu ama daha sonrasında bize bu konunun takibi içinde yardımcı olan olmadığı için ümitlerimiz sadece telgraf geldiği günde kaldı. Yıllar sonra da kendisini tanıma fırsatı buldum ancak kendi şahsi çabalarımla en azından liseyi bitirebildim. Elbette insanın iradesi büyük bir güç bir genelge ile basın kuruluşlarına bu gün basın kuruluşlarına ve gazetecilere yaşanan sıkıntılar bir gün gelecek birileri tarafından ortadan kaldırılacaktır.