Bunlardan bir tanesi Bursa’ya bağlı ilçe olan ve şimdi il yapılan Yalova kentidir. Bir kır gezisinde atı ile dolaşırken Atatürk yanındakiler ile birlikte yol sormak için bir çobana yaklaşırlar. Atatürk yolun doğru olduğunu anlamak için nereye çıkacağını sorar gerekli cevabı aldıktan sonra yoluna devam etmez atın üzerinden yere atlar ve küçük çobanla sohbete başlar.
Adın ne senin?
Mustafa
Hayret eden bir ifade ile ya, benim ki de Mustafa demek adaşız.
Çobanın Atatürk’ü tanımadığı bellidir. Belki de gelen atlıları zengin çiftlik sahipleri sanmıştır. Atatürk ise kendisini tanımamış olmasından keyiflenerek:
Sen Gazi’yi tanır mısın? Diye sorar
Ancak çocuk bilgiçlik yaparak tanımadığı Atatürk’ü tanıyormuş gibi davranır. Atatürk ile küçük çoban arasındaki konuşma küçük çobanın sığırların sahibi olan ağadan aylık olarak kaç para aldığına kadar gelir dayanır. Çoban kendisinin aylık olarak ağasından 3 lira aldığını belirtir Atatürk bunun üzerine bu çok samimi bulduğu küçük çobana kendisinin çiftliğinde çalışıp çalışamayacağını sorar ağasından ve anasından izin alındığı takdirde Atatürk’ün çiftliğinde çalışabileceğini söyler
Atatürk ile küçük çobanın muhabbeti öylesine uzamıştır ki Atatürk hemen pratik bir hesap yaparak küçük çobanın bir yıllık ücreti olan 36 lirayı vermeyi teklif eder ancak küçük çoban bu parayı kendisi ile sohbet eden tanıyamadığı Atatürk’ten almak istemez nedeni sorulduğunda bunun büyük bir para olduğunu anasının nereden kimden aldığını soracağını söyler. Atatürk yeniden kendisinden bu parayı alması için ısrar edince anasının kendisine yemesi için verdiği torbasından çıkardığı yarım okka cevizi ise Atatürk’e alacağı para karşılığı olarak teklif eder. Atatürk yarım okka cevizi aldıktan sonra parayı verir ancak bu saf köylü çocuğunun bu davranışı Atatürk’ü çok etkiler ve oradan ayrılırlar.
Küçük çoban Mustafa’nın kaderi o an değişmişti aslında; Ertesi gün jandarma tarafından apar topar daha ne olduğunu bilemeden Bursa da Yalova Atatürk köşküne getirilmişti. Küçük çoban Mustafa ise daha Atatürk’ün kim olduğunu bilmiyordu. Derken Atatürk salona girdi küçük Mustafa’yı tepeden tırnağa süzdükten sonra suratı asıldı. Konuklara dönerek, çocuğa kim olduğumu söylemişler nasıl konuşması ve tavrı değişti.
Küçük çoban Mustafa köşke getirildikten sonra doktorların muayenesi sonrasında sıtmadan karnının davul gibi şiş olduğu anlaşıldı. İstanbul şişli çocuk hastanesine gönderilerek tedavi altına alındı. Birkaç gün sonra Atatürk küçük Mustafa’yı sordu. Bunun üzerine hastanede yattığını öğrendiği zaman bize dönerek gidelim görelim dedi. Hastaneye geldiğimizde gecenin saat ikisine geliyordu. Hastaneye gelişimiz bir alemdi, bütün çocuklar uyandı. Hastanede kaldığımız süre içinde çocuklardan hiç biri ise uyumadı. Atatürk küçük Mustafa’nın yanından ayrılmak istemiyordu! Küçük Mustafa Atatürk’ü kendi yatağının yanında görünce doğrulmak istedi ama eliyle engel oldu.
Küçük Mustafa’ya takıldı. Sen ayağa kalmayı bırak da buradan nasıl çıkacağını düşün sonra çobanın omzunu okşayarak şöyle konuştu:
Benim çiftliğimde çalışmağa gelmemiştin. Şimdi ağandan aldığın üç lira aylıkla öde bakalım hastane parasını. Önce çobanda bir korku belirdi. Gerçekten dediği doğruydu bu parayı nasıl öderdi. Sonra Atatürk yüzüne dikkatli bir şekilde bakarak şaka yapıp yapmadığını aklınca ölçtükten sonra
Sen koskoca Gazi Paşa’sın. Elbette hastane parasını da verisin verirsin dedi. Sabaha karşı sığırtmaç küçük Mustafa’yı bırakarak oradan ayrıldık.
Ertesi akşam sofrada konu yine bu çoban Mustafa üzerineydi. Herkes onun için bir şey söylüyordu lehinde ve aleyhinde. Bazı konuklar.
Paşam bu çocuğa boşuna emek vereceksin
Nişin?
Efendim, çoban hiç okur mu? Adam olur mu?
Bu saçmalıkları büyük bir dikkatle dinleyen Mustafa Kemal Atatürk
Yahu ne uzağa gidiyorsunuz ben de bir zamanlar tarlada kargaları bekledim. Dayımın çiftliğinde koyunları güttüm. Beni biraz zeki gören dayım, Bu çocuğu okutmalı dedi bundan sonra beni askeri okula yazdırdılar. Bende okudum gördüğünüz gibi bir yere geldim.
Küçük çoban Mustafa daha sonra Kuleli askeri lisesinde okuyarak subay oldu. Atatürk’ün mübarek naaşı Dolmabahçe de bulunduğu sürede gelerek üzerinde Kuleli Üniforması yaşlı gözlerle selamlarken görüldü. Daha sonraki yıllarda ise çoban küçük Mustafa okuyup mezun olduktan sonra Türk ordusunun bir neferi olarak binbaşılığa kadar yükselerek emekli olmuştur.