1961-1971 arasında “Çalışan gazeteciler bayramı” adıyla kutlanmış; Türkiye de 1971 yılındaki askeri müdahaleden sonra ülkede gazetecilerin bazı haklarının geri alınması üzerine kutlama gününün adı, ” 10 Ocak Çalışan gazeteciler günü” olarak değiştirilmiştir.
Ülkemiz de bugün gazetecilerin işten çıkarılma, işsiz kalma, tutuklanma, eziyet gibi korkularla mesleği yürütmeye çalışmaktadır. “Durum vahim. Sözün bittiği yerdeyiz” bir günle sınırlandırılan böylesine bir gün için birçok kurum ve kuruluş tarafından el üstünde tutulmakta ve adeta size değer veriyoruz gibi mesajlar öne çıkartılmaktadır. Ama bir gün sonra sahada görev yapan gazeteciler yine halüsinasyonları geri de bırakarak sırtında çantası elinde fotoğraf makinesi yine yöresinin ülkesinin sorunlarının peşine düşecek ve günlük olayların içinde kendi sorunlarını unutacaktır.
Yolda yürürken mesela, bir hareketlilik gördüğünde hemen pür dikkat kesiliyorsun. Bindiğin tramvay durağında bir çanta gördüğünde hemen kafanda kurmaya başlıyorsun. ‘Bu bomba mı acaba?’, ‘Ya patlarsa’ diyorsun. Oracıkta ölebileceğini düşünmeyip ‘hemen kanalı arayıp, patlatırım son dakikayı’ diye aklından geçiriyorsun. Eve geldiğinde rahatlama anlayışın, koltuğuna uzanıp Twitter’ı baştan aşağı ince ince okumak oluyor. Eşinle ya da sevgilinle kahve içerken, hele ki o da senin gibi gazeteciyse, bir anda kendini gündemi tartışırken buluyorsun. Seçimler yakınsa, seni gören herkes kendi ‘derin’ siyasi tecrübelerinden konu açıp, o kuyunun içine seni çekmeye çalışıyor. Tatilini seçim dönemlerine göre ayarlıyorsun. Öncesinde bir yere kımıldaman imkânsız. Sokakta işsizlik üzerine yapacağın bir röportaj var örneğin, kimseyi bulamayınca, ilk karşına çıkan ve ‘ben işsizim’ diyen kişiye ‘oh çok şükür’ diyebiliyorsun. Haberi aktaramadığında ise içinde derin bir hüzünle karşı karşıya kalıyorsun.
Gazetecilik çok para kazanılacak bir meslek değil. Acı ama, ‘az para, çok iş’ mantığıyla yürütülen, hatta yaz dönemlerinde gelen stajyerlerle birlikte ‘bedava çalışma’ prensibiyle sürdürülen müesseselere sahip bir meslek. Bu noktada anket katılımcılarına ‘Mesleğinizi yaparken sizi ne tatmin ediyor?’ diye sorduğumda, yüzde 55 ‘Haberi ortaya çıkarma fikri’, yüzde 38 ‘İnsanlara ulaşma fikri’ ve yalnızca yüzde 5’lik bir kesim de ‘Para’ yanıtını veriyor. Yani düşünün ki 100 kişiden sadece 5’i bu işi parası için yapıyor. Hatta yaptırılıyor.
Gazetecilik bağımlılık olamayacak kadar riskli bence. Daha çok yaşam biçimi olduğunu düşünüyorum. Güvenlik, ekonomi, dış politika vs. hangi alan olursa olsun gazetecinin yoğunlaştığı alan yıllar içinde edindiği bilgi ve tecrübeyle birlikte hayata bakışını, değerlendirme kriterlerini hatta sosyal hayatını ve ilişkilerini değiştiriyor. Bir de işin adrenalin, aksiyon tarafı var. Sakin, rutin ve yıllar içinde edindiğiniz bilgiyi kullanamayacağınız bir hayata geçmek çok zor.