Okulların açılmasına çok az bir zaman kaldı. Arkasından üniversite öğrencileri gelecek insanlarımız hep şikayet ederler. Sorunu kendisinde kendi davranışlarında arayan çok az bir insan çıkar bütünü ile sorunun kendisi olduğunu bir türlü kabul edemez. Sanıyorum insanoğlu olarak bizim içgüdümüz buna endekslenmiş ve böyle gelmiş böyle gider mantığından hareket ediyoruz. Bütün suçu günün büyük bölümünde direksiyon sallayan sinir stres içinde görevini yerine getiren otobüs kaptanlarına yükleyiveririz. Açıkçası basit olanı seçiveririz.
En gencinden en yaşlısına kadar yer verme kendisinden yaşlı kimselerin seyahat etmesini sağlamak gibi bir düşüncemiz yok veya bunu görmezden geliyoruz. Birçok yaşlı kimse, hamile veya kucağında çocuğu olan bir bayan’a yer vermek gibi bir kültürün insanı değiliz. Genellikle dikkat ettiğim, önemi olan bir başka konuda herkes otobüsün güneş vurmayan yerlerini seçerek kadın veya erkek hemen bir koltuğa çöküveriyor. Sanıyorsun ki özel aracında seyahat ediyor. Kadın yolcunun yanına otobüs içinde kadın ise erkek oturmuyor erkek ise kadın oturmuyor. Ve zorunlu olarak ayakta yolculuk da hiç hoş olmuyor. Bir başka sorun ise haftanın Salı günleri başta olmak üzere çarşıdan alınan Pazar arabaları ile birlikte binen vatandaşların diğer seyahat edenlere verdiği rahatsızlık.
Burdur’un misafiri ve ülkemizin çocukları olan üniversite öğrencilerine tahsis edilmiş önünde ışıklı levhada kampus yazan otobüslere kısa mesafe yolcularının ısrarla binme isteği öğrencilerimize ise zaman kaybettirmekten başka bir işe yaramıyor. Ana arterlere giden halk otobüsleri her 5 veya on dakika da bir geliyor. Öğrenci olmayanların acele etmesine gerek yok sanıyorum. Zorunlu olduğun da ise otobüs kaptanlarına bunu ifade ederek binebilirler. Çok önemsemediğimiz aslında yapılması gereken bir görev ineceği yeri bilen bir yolcunun hazırlık yaparak durağa gelmeden önce yerinden kalkarak otobüs içinde bulunan ikaz düğmesine basarak otobüs kaptanını uyarması yeterlidir.
Toplu taşıma araçları sizleri gideceğiniz yere götürmek, ülkenin en büyük girdisi olarak bilinen ve bu konuda hepimizin hassasiyet göstermesi gereken akaryakıt giderlerinin en aza indirilme gayreti içinde olması içindir. Burdur sokaklarına bakıldığında adeta araç mezarlığını andıran görüntülerinin izlerine rastlarsınız. Biz çok zengin bir ülke değiliz bu nedenle de imkanlarımızı olabildiğince ölçülü kullanmak zorundayız. Toplu taşıma araçlarını kullanmalıyız. Ancak kullanırken de bazı kurulları ise biz kendimiz uyarak uymayanları da uygun bir dille uyarmalıyız. Yaşamı biz kolaylaştırarak hayatın yaşanabilir olmasını sağlamak zorundayız.
Halk otobüslerini kullanan kişiler sizleri sadece belli güzergahlarda taşımak zorundadır. Kimin nasıl ve nerede ineceğini bilmek zorunda değildir. Elbette onunda uyması gereken kurallar vardır. Bunu siz sadece bağlı bulunduğu kuruma bildirmek ve kendisini ikaz ettirmek gibi bir göreviniz var. Araç içinde çeşitli tepkiler göstererek yolcuların hayatını tehlikeye atacak otobüs kaptanının güzergahı ve seyrüseferi anında moralini bozmamanız sizin ve sizin ile birlikte seyahat edenlerinde hayatının tehlike altına girmesi adına eylem yapamazsınız. Bu aynı zamanda bir yurttaşlık görevidir.