Yoruldum hayatta zar zor ayağımıza bulup giydiğimiz lastik ayakkabılar bizim mutluluğumuz hatta satıcıların bayramlar da bayram namazının kılındığı cami önünde sattığı yakınların hatta babamız varsa ölmemişse alarak boynumuza astığı çiğ veya pişmiş kestanelerin tadı ayağımıza taş değmemesi için büyüklerimizin gösterdiği çaba bizim için mutlu günlerdi.
Öğretmenlerimizin öğrencilere saygısı nedeniyle evindeki en azından yeni sayılacak elbiseleri ile gelmeleri bayanların ise diz altı sayılacak kıyafetleri ve erkek öğretmenlerimizin yeni sayılacak kıyafetleri öğretmen okulundan alışkanlıkların bize gösterme adına birbirlerine karşı saygılı tavırları gözlerimizin önünden bu gün dahi olgun her şeyi yeniden yaşamak için buğulu gözlerle maziyi hatırlamamız bu güne ve çağdaşlığı yok eden birçok nedene öfkemizi bastıramıyor.
Hayatın önümüze yığdığı güçlükler. Ayakkabılarımıza bulaşan çamurlar bizi yıldıramaz her türlü güçlüğü yenecek kadar güç dolu günler hele ki öğretmenlerimizin bize gülen yüzleri bize parlak güneş gibi yansıyan sınıfımızın girişinde tam karşıdaki duvar da asılı duran Atatürk portresi milli bayramlar da bizim öğretmenlerimizin kendi aralarında topladığı paralar ile tepsi içindeki renkleri ayrı ayrı şekerlerin bizlere dağıtılması bizlerin gelecek adına mutlu olduğu günlerdi. okulumuzun taş duvarı ve çatısı akan sınıfımızın zor koşulları birimizi ilgilendirmiyor ortada yakılan odun sobasının bizlere ulaştırdığı sıcaklık bir mutluluk vesilesi olarak biz öğrencilere bir demet sevgi olarak sunuluyordu.
Okul yıllarıydı. 1947 müfredatı ile aldığımız eğitim gereği tam 15 kitap ve bir o kadar defter ile okula her gün gitmek ve sırtımız da taşımak zorunda kalıyorduk. Şimdiki gibi modern denecek Ninja çantalarımız ve türlü renkteki kalemlerimiz yoktu belki ama evde annemizin diktiği bez çantalar ile hiçbir şikayetin söz konusu olmadığı günler yaşıyorduk. Bir avuç mutluluğun devrini yaşıyorduk. Hele ders çalışmayı bırakıp sokaklarda gezdiğimiz zaman öğretmenimizin bizi görmeyeceği dehliz sokakları seçiyorduk eğer şayet yakalanırsak öğretmenimizden işiteceğimiz azarın küskünlüğü ile evimizin yolunu tutarak suçluluğun bizlere yüklediği surat asıklığı ile bir de anne ve babamızdan azar işitiyorduk