Mustafa ARSLAN
Köşe Yazarı
Mustafa ARSLAN
 

SAVAŞTAN ÇIKMIŞ BİR MİLLETİN ÇOCUKLARINA ATATÜRK’ÜN ÇAĞRISI

Osmanlı devletinin batılı devletler tarafından hasta adam nitelemesinin ardından ülkesini ve halkını  kurtarmaya adamış Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları o günlerin Osmanlısı nerede ise istila devletlerinin her dediğini yapar her önüne getirilen kağıdı antlaşma adı altında imzalar hale gelmişti. ülkenin kaderi giderek kötüye doğru gitmekteydi. Tam o günlerde işgal kuvvetleri,Karadeniz’deki Türk çeteleri burada yuvalanan Rum ve Ermeni çetelerine her yaptıkları baskın sonucunda misli ile karşılığını vermektedirler. İşgal kuvvetleri  Saray hükümetine Samsun ve çevresinde emniyetin sağlanması konusunda baskı yapmış ve Samsun’u işgal tehdidinde bulunmuştur. Mustafa Kemal’i Anadolu’ya göndermeye karar verenlerle, kendisinin beklentileri ve hedefleri arasında benzerlik olmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktı. Mustafa Kemal Atatürk İstanbul Hükümetinden aldığı yetkiye şu şekilde anlatır. Bu geniş yetkiyi, beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Anadolu’ya gönderenlerin bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe, ‘Samsun ve yöresindeki düzen bozukluğunu yerinde görüp önlem almak için Samsun’a kadar gitmek’ idi… O günlerde Genelkurmay’da bulunan ve benim amacımı bir ölçüde sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi de ben kendim yazdırdım…” Atatürk 19 Mayıs 1919 sabanı Tütün iskelesinde Samsun’a ayak basar, bilindiği gibi Amasya tamimi, Erzurum ve Sivas kongrelerinin ardından sonra Ankara da meclisi yeniden açar çünkü işgal kuvvetleri tarafından İstanbul da Meclis dağıtılmış nerede ise ülkenin idaresi işgal kuvvetlerinin eline geçmişti. Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları işgal kuvvetlerine karşı 7 aynı cephede birinci ve ikinci İnönü savaşları sonucunda Yunan kuvvetleri Ankara’ya 50 mesafe de Sakarya nehrine dayanmıştı. Türk kuvvetleri çetin bir mücadelenin ardından 9. Eylül 1920 tarihinde Düşmanı İzmir de denize dökmüşler. Türk ordusu en büyük bir mücadele sonrasında  tarihin en büyük zaferini elde etmişti. Ülke kurtulmuştu, Türk halkı yorgun ve bitkin bir haldeydi. 13 milyonluk ulusun yarısı okuma yazma bilmiyor yıllarca savaşlarda ömür tüketen halk nerede ise üretmenin ve yaşamanın koşullarını kendi çabası ile ortaya koyamaz durumda idi. Latin alfabesinin kabul edilmesinin ardından Anadolu halkı bir yandan okuma yazma öğrenirken bir yandan da yüksek okul tahsiline ihtiyaç duymaktaydı. İşte genç Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk eğitim için yurt dışına öğrenci göndermek için gençler arasından başarılı öğrencileri okullardan seçtirmeye başladı. O günler Mahmut Sadi bey tarafından kaleme alınmıştır. Yurt dışına öğrenci gönderilmesi fikri 1924 yılında İzmir de Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile oluşan 1’inci iktisat kongresinde dile getirilmiş daha sonrasında alınan başvurular sonrasında 150 öğrencinin katıldığı sınavlarda 13 öğrenci seçilmiş.  Öğrencilerin yurt dışına gönderilmesi için bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Almanya’nın Berlin kenti eğitimimiz için seçilmişti.   Vakit geldi, Sirkeci Garı’ndayım ama kafam çok karışık.,Gitsem mi, kalsam mı?,Beni orada unuturlar mı?,Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzininin sesini duydum: “Mahmut Sadiiii!... Mahmut Sadiii! Bir telgrafın var.”  Elime bir telgraf tutuşturuldu. İmza Milli Eğitim Bakanı’nındı. Atatürk’ün emri ile çekilmişti. İçinde hatırımdan çıkmayan şu cümle vardı: Mustafa Kemal Atatürk, "Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz." Telgrafı okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. “Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme” dedim. Düşünün... 1923’te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi? ( BU ÜLKENİN DUVARINA TAŞ KOYANLARIN RUHLARI ŞAD OLSUN )            
Ekleme Tarihi: 20 Nisan 2021 - Salı

SAVAŞTAN ÇIKMIŞ BİR MİLLETİN ÇOCUKLARINA ATATÜRK’ÜN ÇAĞRISI

Osmanlı devletinin batılı devletler tarafından hasta adam nitelemesinin ardından ülkesini ve halkını  kurtarmaya adamış Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları o günlerin Osmanlısı nerede ise istila devletlerinin her dediğini yapar her önüne getirilen kağıdı antlaşma adı altında imzalar hale gelmişti. ülkenin kaderi giderek kötüye doğru gitmekteydi. Tam o günlerde işgal kuvvetleri,Karadeniz’deki Türk çeteleri burada yuvalanan Rum ve Ermeni çetelerine her yaptıkları baskın sonucunda misli ile karşılığını vermektedirler. İşgal kuvvetleri  Saray hükümetine Samsun ve çevresinde emniyetin sağlanması konusunda baskı yapmış ve Samsun’u işgal tehdidinde bulunmuştur. Mustafa Kemal’i Anadolu’ya göndermeye karar verenlerle, kendisinin beklentileri ve hedefleri arasında benzerlik olmadığı kısa sürede ortaya çıkacaktı.

Mustafa Kemal Atatürk İstanbul Hükümetinden aldığı yetkiye şu şekilde anlatır. Bu geniş yetkiyi, beni İstanbul’dan sürmek ve uzaklaştırmak amacıyla Anadolu’ya gönderenlerin bana nasıl verdiklerine şaşabilirsiniz. Hemen söylemeliyim ki, bana bu yetkiyi onlar bilerek ve anlayarak vermediler. Her ne olursa olsun benim İstanbul’dan uzaklaşmamı isteyenlerin buldukları gerekçe, ‘Samsun ve yöresindeki düzen bozukluğunu yerinde görüp önlem almak için Samsun’a kadar gitmek’ idi… O günlerde Genelkurmay’da bulunan ve benim amacımı bir ölçüde sezinleyen kişilerle görüştüm. Müfettişlik görevini buldular ve yetkiyle ilgili yönergeyi de ben kendim yazdırdım…”

Atatürk 19 Mayıs 1919 sabanı Tütün iskelesinde Samsun’a ayak basar, bilindiği gibi Amasya tamimi, Erzurum ve Sivas kongrelerinin ardından sonra Ankara da meclisi yeniden açar çünkü işgal kuvvetleri tarafından İstanbul da Meclis dağıtılmış nerede ise ülkenin idaresi işgal kuvvetlerinin eline geçmişti.

Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları işgal kuvvetlerine karşı 7 aynı cephede birinci ve ikinci İnönü savaşları sonucunda Yunan kuvvetleri Ankara’ya 50 mesafe de Sakarya nehrine dayanmıştı. Türk kuvvetleri çetin bir mücadelenin ardından 9. Eylül 1920 tarihinde Düşmanı İzmir de denize dökmüşler. Türk ordusu en büyük bir mücadele sonrasında  tarihin en büyük zaferini elde etmişti.

Ülke kurtulmuştu, Türk halkı yorgun ve bitkin bir haldeydi. 13 milyonluk ulusun yarısı okuma yazma bilmiyor yıllarca savaşlarda ömür tüketen halk nerede ise üretmenin ve yaşamanın koşullarını kendi çabası ile ortaya koyamaz durumda idi. Latin alfabesinin kabul edilmesinin ardından Anadolu halkı bir yandan okuma yazma öğrenirken bir yandan da yüksek okul tahsiline ihtiyaç duymaktaydı. İşte genç Cumhuriyetin Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk eğitim için yurt dışına öğrenci göndermek için gençler arasından başarılı öğrencileri okullardan seçtirmeye başladı.

O günler Mahmut Sadi bey tarafından kaleme alınmıştır. Yurt dışına öğrenci gönderilmesi fikri 1924 yılında İzmir de Mustafa Kemal Atatürk’ün emri ile oluşan 1’inci iktisat kongresinde dile getirilmiş daha sonrasında alınan başvurular sonrasında 150 öğrencinin katıldığı sınavlarda 13 öğrenci seçilmiş.  Öğrencilerin yurt dışına gönderilmesi için bütün hazırlıklar tamamlanmıştı. Almanya’nın Berlin kenti eğitimimiz için seçilmişti.   Vakit geldi, Sirkeci Garı’ndayım ama kafam çok karışık.,Gitsem mi, kalsam mı?,Beni orada unuturlar mı?,Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzininin sesini duydum: “Mahmut Sadiiii!... Mahmut Sadiii! Bir telgrafın var.” 

Elime bir telgraf tutuşturuldu. İmza Milli Eğitim Bakanı’nındı. Atatürk’ün emri ile çekilmişti. İçinde hatırımdan çıkmayan şu cümle vardı:

Mustafa Kemal Atatürk, "Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz."

Telgrafı okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım.

“Şimdi gel de gitme, git de çalışma, dön de bu ülke için canını verme” dedim. Düşünün... 1923’te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi? ( BU ÜLKENİN DUVARINA TAŞ KOYANLARIN RUHLARI ŞAD OLSUN )

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.