Bu gün evimde televizyonlardan birinde sabah haberleri ve yorumlarını televizyon açık olduğu için seyrediyordum. Televizyon ekranında görüntülere takıldı. Ergenekon mahkemelerinden günümüze kadar elde kalan mahkeme salonundan kan donduran görüntülerdi. Orada hakimlerin verdiği kararlarda bir detay ilgimi çekti. Mahkemenin hakimi hem isimleri sayıyor hem de otomatiğe bağlanmış gibi her saydığı ismi yanına 6 sene 3 ay cezasını ekleyiveriyordu. Birden kafamda şimşek çaktı.
Fetullah Gülen liderliğindeki yapılanma, 2013 yılı sonlarına kadar başta “Cemaat” ve “Gülen Cemaati” olmak üzere, “Fethullah Gülen Cemaati”, “Fethullahçı Yapılanma”, “Fethullah Gülen Örgütü”, “Camia”, “Hizmet Hareketi”, “Gönüllüler Hareketi” ismi gibi birçok isim değiştirerek17-25 Aralık yargısal darbe girişiminin ardından özüne, maksadına, karakteristiğine ve eylemlerine daha uygun analitik ve teknik tanım ve ifadeler kullanıma sokulmuş ve “Paralel Devlet Yapılanması (PDY)” ve “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)” olarak anılmaya başlanmıştır.
Silahlı kuvvetlerimizi yıpratma adına yapılan Ergenekon ve Balyoz davalarında ise başta dönemin “Genelkurmay Başkanı” Orgeneral İlker Başbuğu tutuklanarak adalet önünde hesap vermek zorunda bırakılmışlardır. Hatta bu suçlamalar sonucunda bazı subaylar ise bu onursuz suçlamalar karşısında hayatına son vermeyi seçmişlerdir. Bu davalar sonucu birçok gazeteci ve bilim adamı da istemeseler de Ergenekon ve aynı projenin farklı “Balyoz” adını verdikleri proje sunucu suçlanabilmişlerdir.
Elbetti ki 15 Temmuz 2016 günü ve gecesi “Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)” adını alan bu örgütün yaptığı katliamları ve kalkışmayı ulus mantığı ile devletin içinde adını bu milletten alan Türk’ün tasvip edip alkışlaması beklenemez. Ancak bu gün adaletin tecelli ettiği mahkemelerde “Balyoz ve Ergenekon” gibi davalarda olduğu gibi 6. Yıl 3. Ay gibi birbirinin aynısı cezaların verilmesinin mantığını çözmek zor gibi görünmekte bunu açıklayan yine adalet mekanizmasının kendisi olacaktır.
Biz gazetecilere sıkça söylendiği gibi bir kimse mahkemelerde suçu sabit görülünceye kadar masumdur denir. Bizde olaylarda kişiyi suçlama yerine olayın kendisini anlatıp geçiştiririz. Çünkü dimyata pirince giderken evdeki bulguru kaybetmekten korkarız. Cumhurbaşkanımızın dediği gibi “Fetö/ PDY yapılanmasının kademelerini sayarken İbadet- Ticaret- Hıyanet olarak sınıflandırılması ise gazeteci olarak bizim aklımıza ise bu gün işin ibadet kısmını hatta ticaret kısmını bir yana ayırarak “Hıyanet” kısmının üzerinde durulması gerekmez mi! Çünkü “Ergenekon ve Balyoz” davalarında olduğu gibi davaların çökmesi ve kurunun yanında yaşın da bu gurup içinde sayılarak adeta süttün çıkmış Ak kaşık haline getirilmesidir. Adalete güvenmek zorundayız.