Cumhuriyetin ilk yıllarıydı. Savaştan çıkmış yorgun insan toplulukları savaşın onlardan alıp götürdüğü değerler. Bu şartlarda ülkenin düşmanlardan kurtaran başta Gazi Mustafa Kemal ve Arkadaşları savaş meydanlarında kazandıkları zaferler ile ülkenin bağımsızlığı ve halkının refahını sağlayamayacaklarını biliyorlardı. Ülkenin nüfusu 13 milyon ve toplam nüfusun 11 milyonu köylerde yaşıyordu. Yokluk içinde mücadelesini sürdüren 40 bin köy vardı. Ülkenin insanının büyük bölümü okuma yazma bilmiyordu nerede ise 37 bininde okul yoktu. Her dört köyden üçünde ise cami yoktu. Kötü savaş koşullarında bitkin düşmüş Anadolu insanının her türlü şeye ihtiyacı vardı. Ülkenin temel ihtiyaçları üretilemiyordu. Kırsal kesimde ihtiyacımızı karşılayacak. saban haricinde hiçbir tarım aleti olmadığı traktör denilen modern tarım aleti ise bulunmuyordu. Tarım ürünlerinden Ayçiçeği üretimi yoktu. Şeker pancarı ve şeker üretimi yoktu ekmeklik buğday dahi ithal ediliyordu.
Yokluk yoksulluk içindeki Anadolu insanının tek derdi elbetti geçim değildi. Beş bin köyde ise sığır vebası vardı. Hayvanlar başta olmak üzere insanlar kırılıyordu. Bir milyon kişi frengiliydi. İki milyona yakın kişi ise sıtmadan kırılıyordu. Bunun yanında üç milyon kişi trahom hastası, Verem, tifüs, tifo, salgını ile mücadele ediyordu. Bitle başa çıkılamıyordu, bebek ölümleri ise sağlıksız koşullar nedeniyle yüzde 40’ın üzerindeydi. Dünyaya gelen her iki bebekten birinin öldüğü biliniyordu, Anne ölüm oranı yüzde 18 idi. Her beş anneden biri ise doğumda ölüyor ortalama ömür 40 yaşın altındaydı. Ülkemizde 554 doktor bulunuyordu. Sadece 69 Eczacı vardı. Bunlardan sadece 8 tanesi Türk idi, 40 bin köye sadece 136 ebe hemşire vardı. Bütün bunları gören Atatürk ve arkadaşları ülkenin ihtiyacı olan yetişmiş insan gücünü artırmak için mümkün olan koşullarda eğitim için Avrupa ve Amerika’ya öğrenciler gönderdiler.
Savaşta yanmış yıkılmış şehirler ve köylerde bina sayısı 115 bindi. Ağır hasar almış bina sayısı 12 bindi tamamen kül olmuş bina sayısı binin üzerindeydi. Ülkenin yeniden inşası gerekiyor, gerekli olan kiremit ve tuğla bile ithaldi. Osmanlının borçlarından dolayı Limanlar yabancıya aitti, Madenler Yabancıya aitti, Bankacılık sistemi yabancının elindeydi. Ülkedeki demiryolu ağının bir metresi bile bize ait değildi. Ülkedeki toplam sermeyenin onda biri Türk’tü ülkede Osmanlıdan kala kala sadece 4 fabrika kalmıştı. Hereke ipek Feshane yün Bakırköy bez ve bu gün yerinde yeller esen Beykoz kundura fabrikası on işçi çalıştıran sadece 280 iş yeri vardı ve bunlarında 250’si yabancılarındı. Dört mevsim kullanılan kara yolu yoktu.
Kadın insan değildi. Eğitim hakkı yoktu meslek edinme hakkı yoktu, boşanma hakkı yoktu, velayet hakkı yoktu, kendisine miras yoluyla kalan mallar üzerinde bile tasarruf hakkı yoktu. Seçme ve seçilme hakkı yoktu. Kürtaj hakkı gebeliği önleme hakkı yoktu. Eşinin soyadı hariç kendi kızlık soyadını kullanamıyordu. Bütün bu şartlar altında Atatürk ve arkadaşları bugün bizleri refah düzeyine çıkartan yasaları ve başlatılan inkılapları hayata geçirmeseydi bugün olduğu gibi bizler daha uzun yıllar ülkemizi yabancıların boyunduruğundan kurtarmak için çaba sarf ediyor olacaktık. Ülkemiz de bugün din endeksli o günlerin özlemiyle tarihi geri getirme gayretinde olanların sayısı azımsanmayacak sayıdadır.