Bir bilim insanı; “Değişmeyen tek şey değişimdir” demiş.
Dünyayı, insanı ve doğayı doğru algılayabilen her insan, “değişim” denen süreci onaylar.
Değişmek, “bilimsel ve kültürel gelişim” ile birlikte mümkündür!
Bilimden yoksun kalmış, kültürel olarak kendini geliştirememiş kişi veya topluluklar DEĞİŞİMİ algılayamaz ve yaşayamazlar!
Ne demek istiyorum?
Çocukluğumdan bu yana yaşadığım KURBAN BAYRAMLARI geliyor aklıma!
Her Kurban Bayramı sonrası gazetelerde aynı haberler çıkar;
“Bu Kurban Bayramında da hastaneler ACEMİ KASAPLAR ile doldu!”
“Yasak – ceza dinlemediler, sokak ortasında, yol kenarlarında, ormanlık alanda, çocuk parklarında kurban kestiler! Atıklar ortalığa saçıldı!”
“Vatandaş, kaçan hayvanlarının peşine düştü!”
Dünden bu güne, bu haberlerde değişen bir şey var mı?
Ne yazık ki yok!
Demek ki, bu ülkenin –bazı insanları- yaşadıklarından DERS almıyor!
İnandıkları din; “İŞİ EHLİNE VER” diyor ama “kasaplık” mesleğini bilmediği halde kurbanını kendi kesmeye çalışıyor!
Kestiği kurbanın etlerini parçalarken etin canına okuyor! Eti keserken bile bir tarafını kesebiliyor!
Gelecek kurban bu haberleri yine göreceğiz!
Çünkü, toplumun belirli bir kesiminde “yaşadıklarından ders almak” yok!
O zaman “değişim ve gelişim de” olamaz!
Bu tür insanlar, inandıklarını söyledikleri dini de anlamıyorlar!
Anladıklarını sandıkları, kimi “HOCAEFENDİ” kılıklı “din satıcılarının” yarım yamalak, eksik ve yanlış yorumlarından ibaret!
Çünkü, Arapçasını dinlediği bir Ayet ya da Sure’yi dinlerken huşu içine giren, hatta hüngür hüngür ağlayan insan, “Bu ayette Yüce Yaradan ne diyor?” diye merak etmiyor!
İnandığı dinin Türkçe mealini okumuyor!
Okusa, bu yüce dinde Yahudilik ya da Hıristiyanlıkta olduğu gibi “Ruhban sınıfı” olmadığını görecek!
Elbette, İslamiyet ile ilgili tüm bilgilere sahip, dinin “şekilsel bir eylem” olmadığını bilen ve anlatan değerli din alimleri de var.
Hafız Mustafa Efe, bunlardan bir örnek.
Diyor ki; Kurbandan önce GIYBETİ kes! Yani, insan kardeşlerini kötüleme, kötü sözler söyleme!
· Yalan söyleme!
· İsrafı kes!
· İnsanı insandan ayırmayı kes!
· Haram yemeği kes!
· Adam kayırmayı kes!
· Hayvanlara eziyeti, zulmü kes!
Ve, ekliyor; “Eğer bunlarla irtibatını kesmezsen, ne kesersen kes, nasıl kesersen kes, boşuna!”
Sanıyorum, bu doğru sözlerden en çok “zamane siyasetçileri” ders almalı ve utanmalıdır!
Karşıt siyasi kişiler hakkında “dedikodu” eden, “kaset oyunları” ile köşeye sıkıştıran, “montaj oyunları” ve yalanlarla toplumu yanıltan, İsraf, yandaş ve akraba kayırmalarını meşru sanan, işi EHLİNE teslim etmeyen, dini siyaset aracı olarak kullanmaktan utanmayan, Allah’ın yarattığı canlı varlıklara yani, hayvanlara, ormanlara kıyan-kimi siyaset bezirganlarına söylüyor bunları!
Duyan, doğruyu gören ve utananlar var mı?
Ne dersiniz?
Bu ülkede, iyiye, doğruya ve güzele yönelik bir DEĞİŞİM mümkün mü?