MUSTAFA ŞİMŞEK
Köşe Yazarı
MUSTAFA ŞİMŞEK
 

Gitmek mi, Kalmak mı?

Yol Ayrımında Bir İnsan İnsan, varoluşundan beri iki kelimenin gölgesinde yaşar: Gitmek ve kalmak. Biri umut, diğeri sadakat; biri özgürlük, diğeri aidiyet… Fakat her ikisi de içinde derin bir sancıyı taşır. Gitmek, geride bırakmanın hüznünü; kalmak, kaçırılan ihtimallerin pişmanlığını fısıldar. Peki, insan hangi yolun yolcusudur? Gerçekten gidenler var mı, yoksa herkes biraz eksilerek mi kalır? Yüreğin Haritasında Kaybolmak Gitmek istiyorum… Ama nereye? Dilin sustuğu, kelimelerin acımasız bir kılıç gibi kesmediği bir yere mi? Gözlerimin içindeki korkunun, bir gölge gibi adım adım peşimi bırakmadığı topraklardan uzağa mı? İnsanlığın unutulmadığı, dostluğun yıldızlar gibi sessizce parladığı bir diyara mı? Öyle bir yer hayal ediyorum ki, Sevmek, bir çocuğun ilk adımları gibi cesaret istesin. Dostluk, içi boş kelimelerden ibaret olmasın. Ve insan, en çok insanlığıyla anılsın… Sahte Cennetlerin Çöllerinde Bazen bulunduğumuz yer, bize bir vaha gibi sunulur ama aslında çöldür. Burada kelimeler bıçak gibidir; her "merhaba" bir pusunun, her "dostum" bir ihanetin habercisidir. Gözlerimdeki titremeyi bastıramıyorum. Sormadan edemiyorum: Bu gülüşün ardında ne kadar acı saklı? Bu sokakların köşelerinde kaç hayal kanıyor? Kahkahalar naylondan, Gözyaşları, kırık aynalarda yankılanıyor. Ve mutluluk, yalnızca vitrinlerde süslenmiş bir manken gibi… Haritasız Bir Ülkenin Düşü Öyle bir yer hayal ediyorum ki, Zaman, bir nehrin usulca akışı gibi huzurlu olsun. İnsanlar birbirlerini ellerinde çiçeklerle değil, Gönüllerinin samimiyetiyle selamlasın. "Seviyorum" derken, Bu kelime bir yük gibi taşınmasın. Ruhlarımızın derinliklerinde saklı bir hazine olsun. Ve "güle güle" demek, Bir vedanın değil, yeniden buluşmanın habercisi olsun… Cehennemin Duvarlarını Ören Eller Neden? Neden insan kendi cehennemini inşa ederken, Cenneti yalnızca düşlerinde saklıyor? Neden "gitmek" bir kaçış değil de, İçimizde yankılanan bir çığlık oluyor? Türkiye… Sen bir coğrafya mısın, yoksa kapanmayan bir yara mı? Sana sığınanlar mı, yoksa sana hapsolanlar mı kayboluyor? Varoluş: Gitmek Değil, Olmak Belki de aradığımız yer, bir haritada değil; Belki de kurtuluş, uzaklarda değil; Belki de en büyük devrim, içimizde gerçekleşmeli. Gitmek değil, Kendini aşmak gerekiyor. Yalanı, bir pelerin gibi sıyırıp atmak; Riyayı, bir maskara gibi yakmak… Ve sevmek, Bir çocuk gibi, Düşe kalka ama hep ileriye… Son Söz: Türkiye’den Öteye… Belki de mesele, Türkiye’ye gitmek ya da Türkiye’den kaçmak değil. Türkiye’yi içimizde taşımak… Bir aynanın içinden geçer gibi, Kırılmadan, dağılmadan; Kendimizi aşmak… Ve işte o zaman, Kahkahalar sahici olacak. Gözyaşlarımız, bir ağıt değil; Arınmanın bir nişanesi… Çünkü cennet, Biz olacağız… Mustafa ŞİMŞEK
Ekleme Tarihi: 24 Şubat 2025 - Pazartesi

Gitmek mi, Kalmak mı?

Yol Ayrımında Bir İnsan

İnsan, varoluşundan beri iki kelimenin gölgesinde yaşar: Gitmek ve kalmak. Biri umut, diğeri sadakat; biri özgürlük, diğeri aidiyet… Fakat her ikisi de içinde derin bir sancıyı taşır. Gitmek, geride bırakmanın hüznünü; kalmak, kaçırılan ihtimallerin pişmanlığını fısıldar. Peki, insan hangi yolun yolcusudur? Gerçekten gidenler var mı, yoksa herkes biraz eksilerek mi kalır?

Yüreğin Haritasında Kaybolmak

Gitmek istiyorum… Ama nereye? Dilin sustuğu, kelimelerin acımasız bir kılıç gibi kesmediği bir yere mi? Gözlerimin içindeki korkunun, bir gölge gibi adım adım peşimi bırakmadığı topraklardan uzağa mı? İnsanlığın unutulmadığı, dostluğun yıldızlar gibi sessizce parladığı bir diyara mı?

Öyle bir yer hayal ediyorum ki, Sevmek, bir çocuğun ilk adımları gibi cesaret istesin. Dostluk, içi boş kelimelerden ibaret olmasın. Ve insan, en çok insanlığıyla anılsın…

Sahte Cennetlerin Çöllerinde

Bazen bulunduğumuz yer, bize bir vaha gibi sunulur ama aslında çöldür. Burada kelimeler bıçak gibidir; her "merhaba" bir pusunun, her "dostum" bir ihanetin habercisidir.

Gözlerimdeki titremeyi bastıramıyorum. Sormadan edemiyorum: Bu gülüşün ardında ne kadar acı saklı? Bu sokakların köşelerinde kaç hayal kanıyor?

Kahkahalar naylondan, Gözyaşları, kırık aynalarda yankılanıyor. Ve mutluluk, yalnızca vitrinlerde süslenmiş bir manken gibi…

Haritasız Bir Ülkenin Düşü

Öyle bir yer hayal ediyorum ki, Zaman, bir nehrin usulca akışı gibi huzurlu olsun. İnsanlar birbirlerini ellerinde çiçeklerle değil, Gönüllerinin samimiyetiyle selamlasın.

"Seviyorum" derken, Bu kelime bir yük gibi taşınmasın. Ruhlarımızın derinliklerinde saklı bir hazine olsun. Ve "güle güle" demek, Bir vedanın değil, yeniden buluşmanın habercisi olsun…

Cehennemin Duvarlarını Ören Eller

Neden? Neden insan kendi cehennemini inşa ederken, Cenneti yalnızca düşlerinde saklıyor?

Neden "gitmek" bir kaçış değil de, İçimizde yankılanan bir çığlık oluyor?

Türkiye… Sen bir coğrafya mısın, yoksa kapanmayan bir yara mı? Sana sığınanlar mı, yoksa sana hapsolanlar mı kayboluyor?

Varoluş: Gitmek Değil, Olmak

Belki de aradığımız yer, bir haritada değil; Belki de kurtuluş, uzaklarda değil; Belki de en büyük devrim, içimizde gerçekleşmeli.

Gitmek değil, Kendini aşmak gerekiyor. Yalanı, bir pelerin gibi sıyırıp atmak; Riyayı, bir maskara gibi yakmak…

Ve sevmek, Bir çocuk gibi, Düşe kalka ama hep ileriye…

Son Söz: Türkiye’den Öteye…

Belki de mesele, Türkiye’ye gitmek ya da Türkiye’den kaçmak değil. Türkiye’yi içimizde taşımak…

Bir aynanın içinden geçer gibi, Kırılmadan, dağılmadan; Kendimizi aşmak…

Ve işte o zaman, Kahkahalar sahici olacak. Gözyaşlarımız, bir ağıt değil; Arınmanın bir nişanesi…

Çünkü cennet, Biz olacağız…

Mustafa ŞİMŞEK

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.