Saygıdeğer okuyuclar, bilindiği üzere Osmanlı devleti değişik etnik grupları bünyesinde barındırıyordu. Bunlar arasında en ayrıcalıklı olanı ise hiç şüphesiz Rumlardı. Isparta’ mızda da tarihi süreci içinde dip- dibe; Müslümanlık ve Hristiyanlık kültürlerini dışlamadan barış içinde 1924’ e kadar huzurlu yaşantısını sürdüren Isparta Rumları vardı.
Isparta Müslümanları olarak atalarımız, Isparta Rum ve Acemleri ile (Ermeni) bir anlamda et-kemik gibi olmuşlardı. Uzun yıllar Isparta Ermeni (Acem) müzik grupları düğünlerimizde İslamiyete uygun ilâhiler söyleyip; Isparta Müslümanlarını mutlu etmişler.. Evlerimizin inşa-asında bulunmuşlar. Marangozlukta, demircilikte, duvarcılıkta, sıvacılıkta öncüymüşler. At koşumları, semer, kağnı tekeri, fayton yapımında rol almışlar.. Yediden yetmişe insanları mutlu etmişler.Isparta Rumları da Isparta Ermenileri gibi: Isparta ticaretini, ziraatini, zenaatını ellerinde tutup canlandırmışlar. Hep Osmanlı için, Isparta için var güçleriyle çalışmışlar.
Osmanlı Ispartası’ nda halıcılığımız, gülyağı dış satımımız, dericiliğimiz gelişmiş. Isparta’ dan Afyon sütü satışımız artmış. Rum tüccarları üreticinin hakkını vermişler. Uluborlu ev dokuma işi Boğasa ipeklisi satımı, Keçiborlu Kozluca, Aydoğmuş işi Kaput bezi üretimi, Yalvaç Patiska dokumacılığımızın, halılarımızın satışı Osmanlı eyaletlerinde ün salmış. Osmanlı ordusu için: Su matarası deri koruyucusu, Mühimmat deri muhafazsı, Kılıç kınları ihtiyacı için Yalvaç’ tan ham deri sağlanıyor. Isparta’lı Rum zenaat sahipleri durmadan üretip Osmanlı başkenti İstanbul’ un sevgisini, memnuniyetini kazanmışlar..
Atabey’in Pembeli köyü ovasında üretilen, Pembe renkli pamuklularımızı almaya gelen dış satımcılar; Isparta Pamukhan’ da kuyruğa girmişler uzun yıllar. Satışlar Osmanlı ekonomisi-nin bel kemiği olmuş. Hep bu durumu canlandıranların önde gelenleri de Isparta Rumları olmuşlar. Öyle sevmişiz ki Rumları, Rumlarda Isparta Müslümanlarını, komşularını.. Her bir bay, bayan Isparta Rum’u her fırsatta besmele çeker hale gelmişler. Rum erkekleri Cuma günleri camilerimize ibadete gitmişler. Ellerini dûaya,Allah’ a açmışlar. Hz. Muhammed’ imize, Hz.İsa’ ya şükretmişler. . Gündelik yaşamda da bir çok ortak kültürü paylaştık. Aynı dili konuşuyor, benzer yemekleri yiyor, benzer kıyafetleri giyiyorduk.
***
Gün gelmiş: Lozan anlaşmasına eklenen bir geçici madde ile bu güzel insanları 1924’te Isparta’ dan kovmuşuz. 1917’ de de düğünlerimizi Hz. Muhammed sevgisi dolu ilâhilerle süsleyen Acem Ermenilerini Tehçir (zorunlu göç) yasasıyla Isparta’dan uzaklaştırmışız!. Osmanlı belgelerinde (Sicill-i mahfûz, şühûdü'l-hâl) dosyalarında tek bir Isparta Ermenisi ve Rum’u nun suç hali görülmeziken..
Isparta Gül’ü gibi geçnip gitmişiz. Ama: Söylemeliyim ki onlar gitti gideli esnafımızın müşteri ilişkileri zayıf kalmış. İstanbul (Dersaadet) Ticaret odasından önce Isparta Ticaret odasını kuran, öncülük eden Rum’larsız; Isparta sanayii ve ticareti öksüz kaldı.
Geçen Yaz’ ki Yunanistan araştırma seyahatimde Atina sokaklarını , 400 yıl Osmanlı himayesindeki Atina caddelerini bir gözlemleyeyim dedim. Bir de ne göreyim:
Yunan Meclisi’ nin önündeki (Yunanistan-Atina Syntagma) Plaka Parlıament House). “Kimsesizler anıtı” duvarlarını süsleyen 1,5 metre çaplı Bakır levhalar (lakalar) moralimi bozdu. Hiçte komşuluk ilişkileriyle bağdaşmayan bir ayıplık!..(Resimlerimde)
Yunanlıların Sintagma Meydanı veya Plaka meydanı dedikleri bu alanda bulunan, duvara çakılı plakaların her birinde biz Türk’lere karış kin-nefret dolu Yunanca yazıları görürsünüz.
Osmanlı Isparta’ sı yıllarında, Isparta-Burdur Rumları ile biz Müslüman Türkler arasındaki İnsani ilişkiler İslamî kültürün yarattığı bir güzellikte idi. Biz Müslüman Türklerin yüzyıllarca Isparta ve Burdur’da yaşantı haline getirdiğimiz. Müslüman-Gayrımüslim kardeşliğini bir kalemde Yunanlıların silmiş olduklarını görmekteyiz.
Binanın önünde meçhul asker anıtı var demiştim. Bu anıtın duvarlarında, her bir plaka yanında İzmir, Salihli, Uşak, Aydın, Nazilli, Manisa, Akhisar, Alaşehir, Afyon, Kütahya, Bandırma isimleri Yunanca yazılmış.” Buralar bir gün alınacak”, “Buralar bizim” mesajı içeren ibarelerle dolu! Hiç hoşuma gitmedi.
Saygıdeğer okuyucular, Kurtuluş savaşı öncesi yukarıdaki Türkiye’mizin güzel şehirlerinde işgalci Yunan birliklerinin akıl almaz yaptıklarını yine kendilerinin, Yunan komutanlarının yazdıkları hatıra kitaplardan anlatmamı ister misiniz?
Yunanlıların acımzsızlığını görürsünüz..
Zaman zaman da artık Yunan mezalimini anlatabilme, yazabilme fırsatım doğdu. Bizim Müslümanlığı’ mız, Türklüğü’müz bu! Acaba, hangimiz asil millet oluyor?