“Zafer” deyince ilk akla gelen, “Kazanma”dır. Bir başarı, kazanma veya zafer, hiçbir şekilde kendiliğinden gelmez ve “Mağlubiyetler” de, sebepsiz olmaz.
1071 Malazgirt Zaferi, gökten zembille inmediği gibi; Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla, Vatanımızın elden gitmesi de “sebepsiz” olmamıştır.
Birinci Dünya Savaşı (1914-1918), imparatorlukların yıkılması ve etnik-faşist devletler kurulması için planlandı. Çünkü, farklı etnik ve hatta bir tür kan davası olan yapılardaki devletleri kontrol etmek ve gerektiğinde dövüştürmek, emperyalist hedefler için daha verimli olacaktı… Nitekim öyle de oldu…
Burada, bilinmesi gereken en önemli gerçeğin; “Emperyalizmin beyni Siyonizm” gerçeği olduğudur. Üç boyutlu stratejik çizgilerin yer aldığı büyük fotoğrafın bu gerçeğini görmeden yapacağımız tüm tanım ve değerlendirmelerin, çelişik veya boşlukta kalması kaçınılmazdır…
Bu dönem, “Büyük İsrail”e giden yoldaki, Filistin bölgesinde kurulacak, sıçrama noktası “İlk İsrail” asıl stratejidir. Nitekim; 1918-1945 arası, bir taraftan yeraltı zenginlikleri kontrol edilirken, diğer yandan Yahudi göçleri ile İsrail Devleti’nin zemini hazırlanmıştı…
I.Dünya Savaşı sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ve Sevr Antlaşmasıyla yurdumuz tamamen elimizden alınıyor, vatanımızda hür olarak yaşama hakkımıza son veriliyordu. Yüzyıllardır üzerinde bağımsız olarak yaşadığımız bu topraklar düşmanlara veriliyor, bizim de bunu kabul etmemiz isteniyordu.
Bu yenilginin ana hatlarına bakarken; Selçuklu’da ve Sultan Alparslan’da görülen “Büyük fotoğrafa bakma” ve “İla-yı Kelimetullah” gibi bir ana strateji ile hareket etme kabiliyeti kalmayan Osmanlı yönetimini görmeliyiz.
MONDROS ANLAŞMASI;
Birinci Dünya Savaşı,1914 yılında Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle dünya savaşı olarak adlandırılmıştır.1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekilmiştir.
SEVR ANLAŞMASI:
Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı'ndan sonra, İtilâf Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında 10 Ağustos 1920'de imzalanan anlaşmadır. Sevr anlaşmasını imzalayan Osmanlı heyeti Rıza Tevfik, Damat Ferid Paşa, Hadi Paşa ve Reşid Halis’dir.
Sevr Antlaşması, I. Dünya Savaşı'na son veren anlaşmadır. Bu savaşı kazanan itilaf devletleri, yenilgiye uğrattıkları Almanya Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan ile derhal barış antlaşması imzaladıkları halde, Osmanlı Devleti ile yapacakları antlaşmayı Osmanlının nasıl paylaşılacağı konusunda kendi aralarında çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle geciktirmişlerdir. Çok ağır şartlar içeren bir antlaşma taslağı hazırlanmıştı.
Mağlubiyetin İp Uçları Veya Bugünü Anlatan ve Yarınlara Işık Tutan Durum:
Osmanlı adına imza atanlardan Rıza Tevfik, İttihat Terakki'nin önemli üyelerden biri ve Mason idi. Damat Ferid Paşa hükümetinde görev aldı. Ayrıca Vahideddin zamanında Türkiye Masonlar Locasında "Büyük Üstad" olmuştu…(!) Anlaşma metninde bulunan mühür de mason mührüdür.
Sevr anlaşmasına eklenen haritalar içinde Anadolu’nun paylaşılmasını esas alan ABD Başkanı Wilson’un da kendi devlet mührünü basarak onayladığı harita oldukça önemli olduğu kadar gizemlidir de…
Anlaşmanın 88. - 91. maddeleri Ermenistan ile ilgili idi.
ABD başkanı Wilson’u hakemliğinde kurulan Ermenistan için hazırlanan haritanın belirgin özelliği ise; Trabzon’dan güneye çizilen bir sınır çizgisi, Fırat nehrine kavuşuyor ve buradan doğuda kalan topraklar Ermenistan ve Kürdistan adıyla kurulan devletlere bırakılıyordu. Trabzon, Erzurum, Erzincan, Bitlis ve Van vilayetleri Ermenistan’ın birer parçası oluyordu.
Kürdistan ise Harput’tan Diyarbakır’a Urfa, Mardin ve Hakkari’ye kadar uzanıyordu. Hem Ermenistan ve hem de Kürdistan’ın kurulması, toprak bütünlüğü gibi konularda ABD’nin öncü rolünün olduğu anlaşma metninde yer almıştır.
Ancak ABD başkanın Wilson’un Sevr anlaşmasına eklediği özel haritanın üzerinde özel şifreler vardı. Harita üzerinde Samsun’dan aşağıya Halep’e inen bir çizgi, doğuya yönelerek Musul-Kerkük’ü içine alarak İran sınırına yaklaşıyor… Kuzeyde Gürcistan içlerine kadar uzanıyor… Çizgilerin birleşimi ise, bir kareye dönüşüyor ve burası, ABD’nin kontrol bölgesi oluyordu. Ortadoğu’nun kontrolü için önemli olan stratejik bir alan… İçinde Ermenistan, Kürdistan, Pontus, Gürcistan gibi ülkelerin bulunduğu bir bölge ve sadece Türklere hayat hakkı tanınmayan bir alan!..
Mühür ve Şifre:
Haritanın altında yuvarlak bir daire içinde ABD Devleti’nin şifreli bir mührü ve altında Başkan Woodrow WİLSON yazan imza vardı. Görünüşte ABD arması olan mührün içinde kanatlarını ve ayaklarını açmış bir kartal görüntüsü yansıyordu. Şifre içindeki kanatlı kuş bir kartal değil “Anka” kuşu idi. Gözleri açık ve her yeri gözetliyor…Soldaki kanadının üzerinde “e pluribus unim” yazısı görülüyor… Anlamı: “çok’un teki” oluyor… Kuyruğundaki tüy ayısı ise 9 olarak çizilmiş…“Cennet devletine dönüş” anlamına geliyor… Gövdesindeki boşlukta ise, “zirvelerin en yükseğine” yazıları yer alıyor.
Başkanın bu mühründeki sembol aslında “Masonların dünyayı yönetmeyi” amaçlayan felsefesinden doğan görüşleri yansıtıyor. Özetle; Osmanlı’nın parçalanıp, paylaşıldığı ve yere serildiği Sevr anlaşma metnine ilave edilen ABD başkanının onay verdiği harita üzerinde “Masonların dünya devleti” görüşleri yansıyor.
Sevr Antlaşması’na imza atanların içinde adı geçen filozof Rıza Tevfik’in de bir “Mason” olduğu dikkate alınırsa… Bu durum, Beynelmilel Yahudiliğin, büyük bir stratejik planını ve bir stratejik aşamaya işaret etmektedir…
Hareket Ordusu Komutanları Masondu. Hareket Ordusu İstanbul’a girerken; birçoğu Selanik Yahudisiydi. Masonlar, Masonlukla baş edemeyen Abdülhamid’i tahttan indirdiler.
ORTAK NOKTA
Sultan Alpaslan 26 Ağustos 1071’de, “Mazlumların hamisi, emperyalistlerin korkulu rüyası” olan, bin yıllık bir Türk Medeniyeti’nin kapılarını açarken; 26 Ağustos 1023 Zaferiyle Mustafa Kemal Atatürk de elde kalan Türkiye Cumhuriyeti’ni, yeniden Büyük Türkiye hedeflerine götürecek bir yapı kurmakla meşgul idi.
Bir yandan stratejik düşünceli eğitim ile siyasi bağımsızlığı ve üretime dayalı ekonomik bağımsızlığı düşünürken, diğer yandan bunlara en büyük engel teşkil eden Mason Localarını kapatmaya çalışıyordu… Ne yazık ki O da baş edemedi…
Şimdi; yük, “Şark Meselesi (Sevri)” ve “Arz-ı Mevut’u” parçalayacak, stratejik düşünce ihya edecekleri beklemektedir…