Geçtiğimiz günlerde bir gurup hanımefendi tur şirketi ile Burdur üzerinden Denizli Pamukkale’yi gitmek için çıktıkları güzergah da Burdur’da da önemli yerleri gezmek için kendilerine ayrılan serbest zamanda Ulucami ve saat kulesini görmek için yaptıkları gezi anında rastlaştık. Orada bulunanlara Burdur’un çok bilinen özelliklerini sordular. Bende kendilerine Taş oda konağı ve Baki bey konaklarını gezmelerini bu konakların tarihi ve mimari özelliklerinin bulunduğunu söyledim. Zamanlarının olmadığını ve bunun için zaman almayacak bir şekilde görmek istediklerini belirtiler.
Bir gazeteci olduğumu ve isterlerse kendilerine rehberlik edebileceğimi söyledim. Kabul ettiler oradan Taş oda konağına götürdüm. Manzara bir ilin kültürüne yakışmayacak kadar kötü idi. Oradaki görevliler Başoda tabir edilen konak ağırlama odasının kilidinin bozuk olduğunu belirterek yardımcı olmayı önce istemediler. Daha sonra bayanlardan biri diğer bir odadan geçişi buldu. Başodaya bir şekilde girdiler ve daha sonra gelen bir bayan aynı yerden girerek bozuk denilen kilidi açtı ancak yerler ve oda temizliği kötü denecek kadar bir haldeydi. Evet ben Burdurlu değildim ama burada oturuyordum.
Gazeteci olarak ben kişiler üzerinden veya kurumlar üzerinden eleştiri yapmayı sevmem bazen faydası dokunur diye yaptığınız bir eleştiri mekanda dahil birçok şeye zarar verebilir. Ama bir gazetecinin işinin büyük bölümü de yanlışlara vurgu yaparak onları kamuoyu önüne getirme görevi vardır. Yıllar öncesine gidildiğinde yine orası Taş oda olarak hizmet veriyordu. İçinde yöreyi ifade eden birçok etnoğrafik eseri içinde bulmak yöre kültürünü ziyaret eden misafirlere hatırlatmak üzere materyaller vardı. Taş oda bu haliyle bir kuruma verilmiş olabilir hatta altında o kuruma hizmet üniteleri de yer alabilir. Neden buna karşılık ne olursa olsun orası günümüze miras kalmış bir değerdir.
Kötü adam kötü gazeteci olmak hatta birilerinin deyimi ile Burdur düşmanı olmak istemiyorum. Ancak Burdur ne kadar değerini daha yitirecek buna da seyirci kalmak istemiyorum. Kültür ve Turizm Bakanı Burdur’a geldi. Valilik makamında gazeteci olarak Kemer ilçesi yakınlarında Elmacık köyü sınırları içinde bulunan “Mastadon” Fil fosilleri ile diğer hayvanların fosillerinin kazısının akıbetini sordum. Aldığım bu cevap beni ikna etmeye yetmedi. Zaten bakanda çok fazla konu ile ilgili bilgisinin olmadığını söyledi. Ve ben konuyu uzmanına sordum. Her neyse birilerinin engeline takıldığını belirtti. Ankara’ya gittiğim gezi sırasında Burdur, Hacılar höyüğü kazılarından çıkartılan materyallerin orada bir müzede sergilendiğini görünce içim sızladı. Burdur müzesinden Isparta müzesine dönemin bakanı Erkan Mumcu’nun talebi ile götürülen ve kısa süreliğine sergilenmesi istenen eserler halen oradadır.
Kemer Elmacık Köyü yakınlarında yapılan Doğa kazılarında ortaya çıkan “Mastadon Fil” fosillerinin ise şu anda yine Ankara da olduğu bilinmektedir. Koruması “konservasyonu” Burdur da yapılamadığı için gönderilen eserler oradan Burdur’a gelmedi. Osmanlı Devleti döneminde bir şekilde yurt dışına giden birçok eserler için biz yıllarca uluslar arası mahkemelerde davalar takip ettik. Ülke olarak kaçırılan bu eserlerin birçoğunu ülkeye geri getirdik. Şimdi Burdur halkı peşine düşmüyor diye kültür mirasımızın yok olması veya başka illerde kullanılması, sergilenmesi yerinde midir?