Türkiye’nin başından kim olduğu ve kimlerin planladığı bilinen 15 Temmuz 2016 da gerçekleşen bir FETÖ/PDY “ Paralel Devlet Yapılanması” belası geçti. Birçok kimse birilerini hiçbir gerçeğin bile arkasını araştırmadan bir yerlerden gelen talimat ile tıpkı 12 Eylül 1980 de olduğu gibi ateşin içine attı. Bu gün ise hukuk sistemi bunun içinden çıkmaya avukatlar ise müvekkillerinin suçunun olmadığını kanıtlamak için adliye koridorlarında kanıtlamaya çalışmaktadır.
Öte yandan cezaları kesinleşen ve ceza alan kişiler ise Yargıtay da sonuçlanmasını bekleyenler ise her gün yeniden cezaevine girme korkusu ile yaşamlarını sürdürmektedir. Aile bütünlüğü bozulan ve çocuklarının geleceğinin ne olacağını bilmeyen yüzler hatta binlerin ise yürek yakan dramatize hayatları ise gerçekten gelecekte filmlere konu olabilecek boyutlara ulaşmıştır. FETÖ/PDY adını Türk milleti 1980- 1990 hatta 2000’li yıllarda kimse bilmiyordu. Ancak Fethullah Gülen 1980’ler de ve sonrasında kasetleri popüler bir sanatçının kasetlerinden daha çok satılıyor, hatta bazılarının bu kasetleri arak yakınlarına, arkadaşlarına hediye olarak götürdüğü biliniyordu.
Ülkemizde 1990’lı yılların ortalarına gelindiğinde eğitimde ve üniversite de yapılanmaya gittiğini Anadolu’dan gelen öğrencileri karşılamak için otogarlarda masalar kuruluyor. Öğrencilere yarım edilme adı altında “Işık” evlerine götürülüyor ve örgütün tuzağına çekiliyordu. Bütün bu olayları “Polis” Teşkilatı sadece merkezi idarenin siyasi yelpazesi gereği listeleyerek veya görmezden ilgi duymazdan öte gitmiyordu. Okullaşmalarını engellemek için yerel yönetimlerin çabası yetmiyor hatta yasalar ile köşeye sıkıştırılmak isteniyordu. Dönemin belediye başkanı talihsiz bir kaza ile hayatını kaybedince yerel seçimlerin yenilenmesi ile daha fazla direnç gösteremeyen ilgili kurum yöneticileri Fethullah’ın ilk özel okulu ile karşı karşıya kaldılar. Daha sonra da Alpaslan Ali Can Kolleji adı altında ilkokul düzeyinde eğitim kurumu milli bayramlarda yerini aldı.
Burdur da sonucunun ne olacağını dahi bilmeyen öğrenci velileri “ İlk Özel Okul” olması nedeni ile çocuklarını göndermeye başladılar: Balık zokayı yutmuştu, kimse okulun eğitimcilerini yada yapısını sorgulamıyor, birçok bürokrat ve gelir düzeyi yüksek aileler çocuklarını devlet okulları yerine tercihli olarak buraya gönderiyordu. İsmini burada yazmayacağım dönemin Burdur valisi daha önce görev yaptığı yerden “kimse yok mu? “ derneğinin yöneticilerini buraya getirtmiş ve bir salon içerisinde hediye olarak öğrencilere yöneticilerin getirdiği promosyon malzemelerini kendi eliyle dağıtmıştı. İşler bir yandan böyle giderken örgütün diğer yöneticileri çevre iller dahil gece toplantılarına giderek örgüte gerek yardım gerek çevre kazandırma çalışmaları yapıyordu. Örgüt dershaneleri ise yine veliler ve öğrenciler için tercihli yerler arasındaydı.
Atalarımızın veciz sözü “zaman her şeyin ilacı” derler ya nasıl ve nereden geldiği belli olmayan rüzgar tersine dönmüş adeta ipler gerilmişti. Daha yakın zamanda kendisine övgüler ve methiye düzülen FETÖ/PDY elebaşı düşman kardeş haline dönüşmüş merkezi idareciler Türk halkına bir şeyi doğru dürüst anlatmayı bir yana bırakarak her geçen gün algı operasyonları ile tehdit ve bu konudaki tehlikenin önünü kesmeye çalışıyorlardı. Gerek dış kaynaklardan gerek uluslar arası bu konuda istihbarat bilgisine sahip kuruluşlardan, Türkiye de bir kargaşanın ayak sesleri yaklaşıyor ancak bu tehdit ve tehlikenin adını kimse koyamıyordu. 15 Temmuz 2016 günü örgüt tarafından düğmeye basıldı ve gece geç saatlere kadar süren boğuşmanın ardından tehlike Türk halkının da sağduyusu sayesinde bastırıldı. Başta vali olmak üzere il yöneticileri ellerindeki listeleri Ankara yoluna çıkardılar. Çünkü merkezi idare onlardan tasnif edilmesine gerek görmeden istiyordu.
Netice de ilerleyen zamanlarda Burdur da FETÖ/PDY adına hiçbir eylem yapılmamasına karşılık kısa sürede bu kadar zanlı ve suçlu nereden çıkmıştı. Ülkemizin Cumhurbaşkanı R. Tayip Erdoğan tarafından da dillendirildiği gibi örgüt şeması ibadet, ticaret, hiyanet, üçgeninin nerede ise ilk olan iki dilimine girenlerden oluşan bir yapılanmasında yer alanlar görünmektedir. Daha sonra şahsım tarafından yapılan bir araştırmada görevde olan vali’nin “Semerkant” Adıyaman menzil oluşumu içinde yer aldığını, örgütün “Seyit” diye bilinen yöneticisi olduğunu babasından torpilli oğlunun ise FETÖ/ PDY örgütü üyesi olduğu için TRT’deki görevinden atıldığını öğrendim. Şimdi gelin şimdi bu kişilerin suçlu diye merkezi idareye listeleyip gönderdiği kişilerin kaderini siz tayin edin