CAN’DAN BAKIŞ  Yazan: Ahmet CAN
Köşe Yazarı
CAN’DAN BAKIŞ Yazan: Ahmet CAN
 

. EĞİTİM VE SİSTEM

Okullar açılıyor, velilere ve haberlere bakıyorum da; konu sadece parasal ve havasal… Devlete ve Milli Eğitim Bakanımıza bakıyorum; Eğitimimizin sıkıntılarını biliyor. Bakan Selçuk çok iyi niyetli ve çok samimi gayret içinde görüyorum. Lakin, sadece kendinden önceki Bakanların yanlışlarını düzeltmekle çabalıyor. Sorun o kadar büyük ki; nereden başlanacağını bulmak da zor… Oysa “Eğitim”in, en büyük sorunu; SİSTEM VE ÖĞRETMEN. Diğerleri, hep buna bağlı problemler… Ne yazık ki sistem, tercüme ve taklit. Öğretmen ise; ithal bilgilerin testle ölçümü ile elde edilmiş diploma öğretmeni… Değerli öğretmenlerimiz, öğretmenliği, özel gayretleri ve tecrübe ile elde etmekteler… Bu tanımlamalarıma, muhakkak ki, olumsuz tepki gösterilecektir; bunu biliyorum. Şimdi, 150 yıllık (sözde) Milli Eğitim’imizin fırçasından çıkmış şu resme bakalım: YÜKSELEN TRENT Aldatma, aldanma, yalancılık, iftiracılık, çekememezlik, güvensizlik, ihtiras ve tatminsizlik, fevrilik ve sabırsızlık, yeminlerin anlamsızlaşması, verilen sözlere uymazlık, dedikoduculuk, zan’la hüküm ve peşin yargı hastalığı, nefret duygusundaki artış, her türlü hırsızlık ve rüşvetçilik, kapkaççılık, kul hakkı ve komşu hakkı gözetmeme, adaletsizlik, iltimas, adam kayırma, sorumsuzluk sorunu ve rant ihtirası olan orman yangınları çıkarma, helal-haram tanımama davranışlarındaki trend hızla yükselmekte… Aile hayatı bozulmuş, magazinsel hayat ve evlendirme (aslında evlendirmeme) vb. programları itibar görmekte; nikahsız yaşama, ahlaksızlık, utanmazlık, boşanmalar, babası belirsiz çocuklar, çocuk ve eşlerin birbirini öldürmesi, çocuk evlilikleri, kadına şiddet, magandacılık, çeteleşme, taciz, sapıklık ve tecavüzler, çocuk ve kadın istismarcılığı, büyücülük ve üfürükçülük, içki ve uyuşturucu kullanımı, kumar oynama, gayri-milli piyangoya talep artışı yaşanmakta. Umutsuzluğun getirdiği intiharlar, psikolojik sorunlar, internet-telefon-sanal alem hastalığı… İnsanı dengesizleştiren uyarıcı hap alışkanlıkları, sigara ve nargile tuzağı, bali çeken, tiner koklayan ve evden kaçan veya ortada kalmış sahipsiz çocuklar korkunç bir afet noktasına gelmiştir. Kötülüklerin anası alkollü içki ve kumar değil sadece; türlü tuzaklar çoğaldı. Alışkanlık yapan bira, cola, enerji içecekleri vs tüketimi kontrolden çıkmış şekilde artmakta… İnsan karakterindeki bozulmanın getirdiği kurallara uymama ve trafik kazaları, kavga, sivil silahlanma ve cinayetler, her türlü terörizmin artışı, çevreyi kirletme ve ağaç katliamı, sağlıksız şehirleşme, betonlaşma ve odağında insan olmayan rantiyeci yapılaşma, haram kazançlara yöneliş, özeniş ve emeğe saygısızlık artışları katlanmaktadır!.. Şu artış da, asla göz ardı edilmemelidir: Siyonizm’in bütün dünya üzerindeki derin yapılanmalarından birisi olan Lions gibi, Roteri gibi vb. Masonik yapılar, Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana artışını sürdürmektedir… Ancak, çok küçük bir milletsever dışında, ne yazık ki, kimse endişelenmemektedir. FETÖ’cülük deşifre oldu. Lakin, daha çok sayıda ve ne olduğu belirsiz “Cemaat yapıları” insanların, Allah’tan çok, sığınma kapıları haline gelmektedir… Atatürkçülük iddiasında olanlar dahi, Atatürk’ün Mason Localarını kapatma eylemini ve fakat bu kararın uzun zaman korunamamasını ve nedenlerini düşünmemektedir. Tabii ki; Müslüman Türk Milletinin düşmanları, düşünmeyen, akletmeyen ve sorgulamayan ‘Dindarlık’ gibi; düşünmeyen ve araştırmayan ‘Atatürkçülük’ ve milliyetçilik gelişiminden de rahatsız olmamaktadır… Siyah rengin daha çok kullanıldığı bu tabloyu, dış güçler değil biz çizdik… SORULAR: -Milli Eğitim Sistemimiz, Gerçekten Milli Midir? - Millî eğitim sistemimizi oluşturmada, bağımsız hareket edebiliyor muyuz? -'FULBRİGT ANLAŞMASI' Hala Sürüyor Mu? Türkiye 27 Aralık 1949’da ABD ile bir anlaşma imzaladı. Söz konusu ‘Fulbright Anlaşması’nın birinci maddesi şöyledir: "Türkiye’de, Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır.” O günden bugüne yani 1949’dan 2018 yılına kadar aradan 69 yıl geçti. Milli eğitim ve program hazırlama anlayışımızda değişen bir şey var mı? Bu programın kimlerin hedef ve amaçlarına hizmet edeceğini düşünüyoruz?... EĞİTİM-ÖĞRETİMDE TAKLİTÇİLİK Büyük sarsıntılar içindeki Osmanlının 1800’lü yıllarından itibaren, Türk Medeniyetinin aksayan yönlerini giderip tamir ederek, kendi medeniyetimizle yola devam etmek yerine; büyük bir yanlışa imza atılarak Batı medeniyetine entegre olma yolu seçilir. 1860’lı yıllardan itibaren millî eğitimimizde “Yenileşme” adı altında Batı taklitçiliği dönemi başlar. Bu taklitçilik fikri ve akımı, Batı medeniyetinin üstünlüğüne inanan devlet adamlarıyla o günden bugüne hâlâ devam edegelmektedir. Eğitimizde, taklitten de öte, yabancı devletlerden getirilen uzmanların etkin olduğu görülür. 1940 öncesi eğitim seviyesinde dünyanın ilk 3 ülkesinden biri olmamız da bu antlaşmanın neden yapıldığını daha iyi açıklıyor sanırım. Millî eğitim konusunda 1924’ten 1957’ye kadar, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya gibi ve en fazla da ABD ile bir dizi antlaşmalar imzalanmış. Yapılan antlaşmalarla Türk Millî Eğitimindeki inisiyatif yabancı uzmanlara bırakılmıştır. Oysa Milli eğitim, milletimizin bekasını sağlayacak temel unsurdur. Dolayısıyla, MİLLÎ EĞİTIM SİSTEMİMİZİ KENDİMİZ HAZIRLAMALIYIZ.  
Ekleme Tarihi: 10 Eylül 2018 - Pazartesi

. EĞİTİM VE SİSTEM

Okullar açılıyor, velilere ve haberlere bakıyorum da; konu sadece parasal ve havasal… Devlete ve Milli Eğitim Bakanımıza bakıyorum; Eğitimimizin sıkıntılarını biliyor. Bakan Selçuk çok iyi niyetli ve çok samimi gayret içinde görüyorum. Lakin, sadece kendinden önceki Bakanların yanlışlarını düzeltmekle çabalıyor. Sorun o kadar büyük ki; nereden başlanacağını bulmak da zor… Oysa “Eğitim”in, en büyük sorunu; SİSTEM VE ÖĞRETMEN. Diğerleri, hep buna bağlı problemler…

Ne yazık ki sistem, tercüme ve taklit. Öğretmen ise; ithal bilgilerin testle ölçümü ile elde edilmiş diploma öğretmeni… Değerli öğretmenlerimiz, öğretmenliği, özel gayretleri ve tecrübe ile elde etmekteler… Bu tanımlamalarıma, muhakkak ki, olumsuz tepki gösterilecektir; bunu biliyorum.

Şimdi, 150 yıllık (sözde) Milli Eğitim’imizin fırçasından çıkmış şu resme bakalım:

YÜKSELEN TRENT

Aldatma, aldanma, yalancılık, iftiracılık, çekememezlik, güvensizlik, ihtiras ve tatminsizlik, fevrilik ve sabırsızlık, yeminlerin anlamsızlaşması, verilen sözlere uymazlık, dedikoduculuk, zan’la hüküm ve peşin yargı hastalığı, nefret duygusundaki artış, her türlü hırsızlık ve rüşvetçilik, kapkaççılık, kul hakkı ve komşu hakkı gözetmeme, adaletsizlik, iltimas, adam kayırma, sorumsuzluk sorunu ve rant ihtirası olan orman yangınları çıkarma, helal-haram tanımama davranışlarındaki trend hızla yükselmekte…

Aile hayatı bozulmuş, magazinsel hayat ve evlendirme (aslında evlendirmeme) vb. programları itibar görmekte; nikahsız yaşama, ahlaksızlık, utanmazlık, boşanmalar, babası belirsiz çocuklar, çocuk ve eşlerin birbirini öldürmesi, çocuk evlilikleri, kadına şiddet, magandacılık, çeteleşme, taciz, sapıklık ve tecavüzler, çocuk ve kadın istismarcılığı, büyücülük ve üfürükçülük, içki ve uyuşturucu kullanımı, kumar oynama, gayri-milli piyangoya talep artışı yaşanmakta. Umutsuzluğun getirdiği intiharlar, psikolojik sorunlar, internet-telefon-sanal alem hastalığı…

İnsanı dengesizleştiren uyarıcı hap alışkanlıkları, sigara ve nargile tuzağı, bali çeken, tiner koklayan ve evden kaçan veya ortada kalmış sahipsiz çocuklar korkunç bir afet noktasına gelmiştir. Kötülüklerin anası alkollü içki ve kumar değil sadece; türlü tuzaklar çoğaldı. Alışkanlık yapan bira, cola, enerji içecekleri vs tüketimi kontrolden çıkmış şekilde artmakta…

İnsan karakterindeki bozulmanın getirdiği kurallara uymama ve trafik kazaları, kavga, sivil silahlanma ve cinayetler, her türlü terörizmin artışı, çevreyi kirletme ve ağaç katliamı, sağlıksız şehirleşme, betonlaşma ve odağında insan olmayan rantiyeci yapılaşma, haram kazançlara yöneliş, özeniş ve emeğe saygısızlık artışları katlanmaktadır!..

Şu artış da, asla göz ardı edilmemelidir:

Siyonizm’in bütün dünya üzerindeki derin yapılanmalarından birisi olan Lions gibi, Roteri gibi vb. Masonik yapılar, Osmanlı’nın son dönemlerinden bu yana artışını sürdürmektedir… Ancak, çok küçük bir milletsever dışında, ne yazık ki, kimse endişelenmemektedir.

FETÖ’cülük deşifre oldu. Lakin, daha çok sayıda ve ne olduğu belirsiz “Cemaat yapıları” insanların, Allah’tan çok, sığınma kapıları haline gelmektedir…

Atatürkçülük iddiasında olanlar dahi, Atatürk’ün Mason Localarını kapatma eylemini ve fakat bu kararın uzun zaman korunamamasını ve nedenlerini düşünmemektedir. Tabii ki;

Müslüman Türk Milletinin düşmanları, düşünmeyen, akletmeyen ve sorgulamayan ‘Dindarlık’ gibi; düşünmeyen ve araştırmayan ‘Atatürkçülük’ ve milliyetçilik gelişiminden de rahatsız olmamaktadır…

Siyah rengin daha çok kullanıldığı bu tabloyu, dış güçler değil biz çizdik…

SORULAR:

-Milli Eğitim Sistemimiz, Gerçekten Milli Midir?

- Millî eğitim sistemimizi oluşturmada, bağımsız hareket edebiliyor muyuz?

-'FULBRİGT ANLAŞMASI' Hala Sürüyor Mu?

Türkiye 27 Aralık 1949’da ABD ile bir anlaşma imzaladı. Söz konusu ‘Fulbright Anlaşması’nın birinci maddesi şöyledir:

"Türkiye’de, Birleşik Devletler Eğitim Komisyonu adı altında bir komisyon kurulacaktır. Bu komisyon, niteliği bu anlaşmayla belirlenen ve parası Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından finanse edilecek olan eğitim programlarının yönetimini kolaylaştıracak ve Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri tarafından tanınacaktır.”

O günden bugüne yani 1949’dan 2018 yılına kadar aradan 69 yıl geçti. Milli eğitim ve program hazırlama anlayışımızda değişen bir şey var mı? Bu programın kimlerin hedef ve amaçlarına hizmet edeceğini düşünüyoruz?...

EĞİTİM-ÖĞRETİMDE TAKLİTÇİLİK

Büyük sarsıntılar içindeki Osmanlının 1800’lü yıllarından itibaren, Türk Medeniyetinin aksayan yönlerini giderip tamir ederek, kendi medeniyetimizle yola devam etmek yerine; büyük bir yanlışa imza atılarak Batı medeniyetine entegre olma yolu seçilir. 1860’lı yıllardan itibaren millî eğitimimizde “Yenileşme” adı altında Batı taklitçiliği dönemi başlar. Bu taklitçilik fikri ve akımı, Batı medeniyetinin üstünlüğüne inanan devlet adamlarıyla o günden bugüne hâlâ devam edegelmektedir. Eğitimizde, taklitten de öte, yabancı devletlerden getirilen uzmanların etkin olduğu görülür.

1940 öncesi eğitim seviyesinde dünyanın ilk 3 ülkesinden biri olmamız da bu antlaşmanın neden yapıldığını daha iyi açıklıyor sanırım.

Millî eğitim konusunda 1924’ten 1957’ye kadar, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya gibi ve en fazla da ABD ile bir dizi antlaşmalar imzalanmış. Yapılan antlaşmalarla Türk Millî Eğitimindeki inisiyatif yabancı uzmanlara bırakılmıştır.

Oysa Milli eğitim, milletimizin bekasını sağlayacak temel unsurdur.

Dolayısıyla, MİLLÎ EĞİTIM SİSTEMİMİZİ KENDİMİZ HAZIRLAMALIYIZ.


 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.