Yazılarımı takip edenler bilir ki; benim, köşe yazısı yazma anlayışım, “Haber gibi, olayları aktarmak” yönünde değil, "Sebep-sonuç analizleri ile görüşlerimi ortaya koymayı tercih şeklindedir.
Olayları büyük fotoğraf içindeki yerine bakarak, sorunların sorumlusunu görmek, nihai tahliller ile maşaları değil, maşayı tutan elleri ve o ellerin beyin mekanizmasını teşhis etme ve Ülkemiz aleyhine stratejik işleyişlere ışık tutma gayretindeyim. Dolayısıyla şahıslarla ve siyasi partilerle hiçbir sorunum olmamıştır.
Zira gerçek düşmanı/emperyal yapıyı bilmemiz ve ona göre stratejik önlem almamız gerekiyor. Çünkü, dostunu düşmanını bilmeyen milletler yok olur. Biz emperyal düşmanları en çok bir milletiz.
***
Siyaset sosyolojisi açısından, Türk siyasetinde bazı tespitleri ortaya koymak gerekirse; toplumun büyük çoğunluğu, resmen üye olmasa da adeta bir din kültürü taassubiyetinde, siyasi tarafgirlik benimsemektedir ve bu nedenle de toplum kamplara ayrılmaktadır. Bazı dönemlerde, ne yazık ki; millet bütünlüğünü zedeleyecek şekilde ve adeta “Barşımazlık” noktalarına ulaşmakta olduğu gözlemlenebilmektedir…
***
Giderek artan şekilde, her seçim öncesi ve sonrasında, “CHP niçin iktidar olamıyor?” sorusu, en çok da Cumhuriyet Halk Partililer tarafından sorulmakta ve sonuçsuz cevap arayışları sürüp gitmektedir… Bugünlerde yine gündemde olduğu görülüyor. Daha çok, teknik denebilecek konuların, “Yeterli propaganda araçlarına sahip olamadığı”, “Aydınlanmanın yeterli olmadığı”, “Liderlik ve kadro hataları” vb. şekillerde olduğu ifade edilmektedir.
Bu yazımda, özellikle “Dıştan gazel okumak” denmez ise, arızanın temeline ilişkin görüşümü ifade edeceğim:
Toplum çoğunluğu ile anlaşamamanın mazisini; Abdülhamit döneminde başlayan ve Masonların “Hürriyet, Adalet, Müsavat” sözüne kanan İttihat Terakki/jön Türkler dönemlerine dayandığını belirtmek gerekir. Özellikle İsmet İnönü dönemlerinde şekillenen doktriner temellerde, muhafazakar İslam anlayışında, yani "Hayatı kainatı ve metafiziği" izah eden inanç, düşünce ve yaşam tarzında büyük fark ve çelişkiler gelişmiştir…
Bu farklılıklar, çoğu dönemlerde, Milletle "Barışmazlık" noktasına yükselmiştir…
Kamplaşma esasen İslami inanç temellerinden kaynaklanmaktadır. Tabii ki; çoğunluğu teşkil eden "Muhafazakar" kesimin kendi içindeki tutarsızlıklar (çok çeşitli akılsız, haksız ve zulüm temelindeki bozukluklar) ile sol yaşam tarzı kıyaslanacak olsa, çok çarpıcı olumsuz örnekler bulmak mümkündür. Bu olumsuz örnekler bahane edilerek, İslam inancının temellerini sarsma gayretlerine yönelmiştir…
Toplumdaki bu İslam iman-itikat noktasından, hayat tarzına uzanan ve büyüyen çelişki içinde, tarafların tesis edilmesi, kendiliğinden olmamıştır. Bir basit örnekle açıklamak isterim: Aynı köyden çıkmış ve hatta akraba iki çocuktan biri, aynı eğitim sistemi içerisindeki Köy Enstitülerinden ve onun devamı olan Gönen gibi öğretmen okullarında okuyup mezun olurken, diğeri İmam Hatip ve İslam Enstitülerinde okuyup köyüne dönmüş… Aynı eğitim sistemi içindeki farklı okullardan mezun olan bu iki genç, çok farklı inanç ve hayat tarzı anlayış ve yaşamlarıyla, büyük ve barışmaz çelişkiler içinde dönmüşlerdir. Oysa, iki kesim de köy kökenlidir ve inanç-hayat tarzı noktasında hiçbir fark yoktur.
Farklı okullara gidenler, farklı inanç ve ideallerle donanarak dönmektedirler. Bu durum, daha bilimsel ve kapsamlı analiz edilmeye değerdir…
“Benim de anam namazını kılar, başını örter, hacıdır” demekle de durum düzeltilemedi?..
Bu noktalardaki ayrışmayı yöneten el olarak, Masonluğu görmemiz ve Atatürk'ün Mason Localarını niçin kapattığını anlamamız gerekiyor... İşte CHP bu büyük çelişkiyi ortadan kaldıracak ve toplumsal barışı sağlayacak çalışma yapıp başarı kazanamazsa, bu durumun siyasal yansımasında da başarılı olamaz… CHP, niçin sadece, (Kendi kültür ve medeniyeti ve yaşam tarzından daha çok koptuğu gözlenebilen) sahil kesimlerinden oy alabilmektedir?.. Türk Milleti birliği, gerçekten önemseniyor ise; ki ben önemsendiğini ve giderek gelişen ayrışmadan ciddi rahatsızlık duyulduğunu düşünüyorum. Bunun ciddi şekilde analiz edilmesi gerekir.
Emekli Müftü İrfan Küçükköy’den bir analiz: “Hiç bir Parti başka partilerin yanlışını sergileyerek, bayraklaştırarak büyüyemez. Büyüseydi bu yolu seçen CHP büyürdü. Partiler, dinî ve milli yaşayış ile bütünleşerek, Milleti kendi yapacaklarına, projelerine inandırarak, kadrolarını güçlendirerek büyürler.”
Tabii ki, siyasi kurumlarda; iki bin yıllık tarihin şekillendirdiği “Türk Medeniyeti” benimsense ve bu anlamda Millete hizmet davası ve iddiası esas olsaydı, bu tavsiyeler kaale alınır, ayrışma-kinleşme bu denli olmazdı...
Ne yazık ki; 200 yıllık siyaset, ideolojik kimlik değişimlerine odaklı olarak yürütülmektedir… Ve bu durum, sadece “Büyük İsrail hedefi” güdenlerin (Büyük emperyalizmin) işini kolaylaştırmaktadır…