MUSTAFA ŞİMŞEK
Köşe Yazarı
MUSTAFA ŞİMŞEK
 

''Bankalar Caddesi’nde Bir Yılan Hikâyesi ve Günümüzün Boş Vaadleri''

Ortaokul yıllarımın en heyecanlı günlerinden biriydi. Sivas’ın en hareketli ve kalabalık caddelerinden biri olan Bankalar Caddesi’nde dolaşıyordum. Yaşım küçük, merakım büyük, her şeyin peşinden koştuğum o günlerde etrafı keşfetmekten kendimi alıkoyamazdım. O gün de yine caddeyi arşınlarken, tam ortada toplanmış bir kalabalık dikkatimi çekti. Adeta bir mıknatıs gibi beni kendine çekiyordu. İnsanlar bir halka oluşturmuş, ortalarında bir işportacıyı izliyordu. İşportacının elinde uzun, koyu renkli bir cam şişe vardı. Şişenin içinde tam olarak seçilemeyen, hafifçe kıpırdayan bir şey... Bir yılan! Kalabalık sessizleşti, herkes nefesini tuttu. İşportacı, gülümseyerek sesini yükseltti: “Beyler, bayanlar! Bu sıradan bir yılan değil. Bu, konuşabilen bir yılan! Ne sorarsanız sorun, size cevap verecek!” Gözlerim heyecanla parladı. Gerçekten bir yılan konuşabilir miydi? Nasıl olur da bu kadar basit bir olay böyle bir mucizeye dönüşebilirdi? Şişeye bakarken kalbim hızla atmaya başladı. Ancak işportacı, şişeyi hemen açmadı. Bir süre etrafına bakındı, sonra o beklenmedik an geldi: “Yalnızca 2.5 tl karşılığında size bu jiletlerden hediye ediyorum. Jileti alan, yılanın sırrını görecek!” Kalabalıkta bir uğultu yükseldi. Herkes mucizeyi kaçırmamak için cebine sarıldı, paraları çıkarıp jiletleri aldı. Bende de o çocuksu heyecan vardı, elimde bir jiletle beklemeye başladım. Şişenin kapağı açılacak, mucize gözlerimizin önünde gerçekleşecekti. Ancak bir sorun vardı. İşportacı şişeyi açmak üzereyken bir anda başka bir şey oldu. Kalabalığın içinden bir ses yükseldi: “Zabıta geliyor!” Bir mucize anını beklerken, o heyecanla dolu an bir anda yerini kaosa bıraktı. İşportacı, şişeyi hızlıca çantasına koydu ve kalabalığın arasından kayboldu. Yılanı göremedik, konuşmasını duyamadık. Geriye kalan sadece elimdeki o jiletti. Bir mucize yerine, sıradan bir hileyle baş başa kalmıştım. Hayatımızdaki Şişelenmiş Vaadler Yıllar geçti ve bu olayın aslında bir metafor olduğunu anladım. O gün Bankalar Caddesi’nde gördüğüm hikâye, bugünün dünyasında hepimizin yaşadığı gerçekliklerle ne kadar da benzer. Hayatımızın birçok anında, bir işportacının elindeki şişe gibi bize gösterilen vaatlerle karşılaşırız. Büyük sözler, parlak geleceğin vaatleri, bir tık uzağımızdaki mucizeler... Hep bir adım ilerideymiş gibi görünen, ama aslında hiçbir zaman gerçekleşmeyen o yılan hikâyesi. Politikacılar, reklamlar, sosyal medyadaki 'kusursuz' hayatlar... Hepsi bize bir şişe gösteriyor. Şişenin içinde ne olduğunu merak ediyoruz, ama aslında elimizde yalnızca vaatler kalıyor. Hep bir mucize bekliyoruz. Bir gün daha iyi şartlar, daha büyük fırsatlar, daha anlamlı bir yaşam gelecek sanıyoruz. Fakat ne zaman o büyük anın geleceğini düşünsek, işte o zabıta sesini duyuyoruz. Tüm vaatler bir başka güne erteleniyor. İşportacının vaadi, aslında hepimizin hayatında var olan bir yanılsama değil mi? İşte size ‘daha iyi bir gelecek’, ‘şu yatırımı yaparsanız zengin olacaksınız’, ‘bu diyeti uygularsanız mükemmel bir vücuda sahip olacaksınız’. Bunlar modern dünyanın cam şişeleri, içindeki gizemli yılan ise asla konuşmayan boş vaatler. Kendi Şişemizi Kırmanın Vakti Ancak burada önemli bir fark var: Artık elimizde yalnızca bir jilet yok. Biz, kendi şişemizi kırıp, o boş vaatlerin ötesine geçme gücüne sahibiz. Hayatın içinde sunulan bu şişelenmiş hayallerin ardına bakarak, gerçekten neyin peşinde olduğumuzu sorgulamalıyız. O işportacı hikâyesi belki o gün bizi kandırdı, ama hayatımız boyunca kendimizi kandırmaya devam etmeyelim. Bugünün dünyasında, bizleri sürekli beklemeye zorlayan, büyük vaatlerle oyalayan her şeyi sorgulama zamanı. Kendi mucizelerimizi yaratmak, kendi yollarımızı çizmek elimizde. Şişe açılmayacak belki, ama kendi ellerimizle yeni şişeler yaratabiliriz. O gün Bankalar Caddesi’nde yaşadığım hayal kırıklığı, hayatın büyük bir dersi oldu benim için. Bir yılan konuşmadı belki, ama o işportacının elindeki boş vaatler bize hepimizi bekleyen gerçekleri gösterdi: Hayat, bize bir mucize sunmayı vaat edenlerin elindeki şişelere bağlı değil. O mucizeyi biz kendimiz ortaya koymalıyız. Her şişeyi kırıp içindeki boş vaatleri görmeye cesaret edenler, gerçek mucizeleri keşfedecek olanlardır. Sen de bekleme, o şişeyi kır ve kendi mucizeni göster.
Ekleme Tarihi: 07 Ekim 2024 - Pazartesi

''Bankalar Caddesi’nde Bir Yılan Hikâyesi ve Günümüzün Boş Vaadleri''

Ortaokul yıllarımın en heyecanlı günlerinden biriydi. Sivas’ın en hareketli ve kalabalık caddelerinden biri olan Bankalar Caddesi’nde dolaşıyordum. Yaşım küçük, merakım büyük, her şeyin peşinden koştuğum o günlerde etrafı keşfetmekten kendimi alıkoyamazdım. O gün de yine caddeyi arşınlarken, tam ortada toplanmış bir kalabalık dikkatimi çekti. Adeta bir mıknatıs gibi beni kendine çekiyordu.

İnsanlar bir halka oluşturmuş, ortalarında bir işportacıyı izliyordu. İşportacının elinde uzun, koyu renkli bir cam şişe vardı. Şişenin içinde tam olarak seçilemeyen, hafifçe kıpırdayan bir şey... Bir yılan! Kalabalık sessizleşti, herkes nefesini tuttu. İşportacı, gülümseyerek sesini yükseltti:
“Beyler, bayanlar! Bu sıradan bir yılan değil. Bu, konuşabilen bir yılan! Ne sorarsanız sorun, size cevap verecek!”

Gözlerim heyecanla parladı. Gerçekten bir yılan konuşabilir miydi? Nasıl olur da bu kadar basit bir olay böyle bir mucizeye dönüşebilirdi? Şişeye bakarken kalbim hızla atmaya başladı.

Ancak işportacı, şişeyi hemen açmadı. Bir süre etrafına bakındı, sonra o beklenmedik an geldi: “Yalnızca 2.5 tl karşılığında size bu jiletlerden hediye ediyorum. Jileti alan, yılanın sırrını görecek!”

Kalabalıkta bir uğultu yükseldi. Herkes mucizeyi kaçırmamak için cebine sarıldı, paraları çıkarıp jiletleri aldı. Bende de o çocuksu heyecan vardı, elimde bir jiletle beklemeye başladım. Şişenin kapağı açılacak, mucize gözlerimizin önünde gerçekleşecekti. Ancak bir sorun vardı.

İşportacı şişeyi açmak üzereyken bir anda başka bir şey oldu. Kalabalığın içinden bir ses yükseldi: “Zabıta geliyor!”

Bir mucize anını beklerken, o heyecanla dolu an bir anda yerini kaosa bıraktı. İşportacı, şişeyi hızlıca çantasına koydu ve kalabalığın arasından kayboldu. Yılanı göremedik, konuşmasını duyamadık. Geriye kalan sadece elimdeki o jiletti. Bir mucize yerine, sıradan bir hileyle baş başa kalmıştım.

Hayatımızdaki Şişelenmiş Vaadler

Yıllar geçti ve bu olayın aslında bir metafor olduğunu anladım. O gün Bankalar Caddesi’nde gördüğüm hikâye, bugünün dünyasında hepimizin yaşadığı gerçekliklerle ne kadar da benzer. Hayatımızın birçok anında, bir işportacının elindeki şişe gibi bize gösterilen vaatlerle karşılaşırız. Büyük sözler, parlak geleceğin vaatleri, bir tık uzağımızdaki mucizeler... Hep bir adım ilerideymiş gibi görünen, ama aslında hiçbir zaman gerçekleşmeyen o yılan hikâyesi.

Politikacılar, reklamlar, sosyal medyadaki 'kusursuz' hayatlar... Hepsi bize bir şişe gösteriyor. Şişenin içinde ne olduğunu merak ediyoruz, ama aslında elimizde yalnızca vaatler kalıyor. Hep bir mucize bekliyoruz. Bir gün daha iyi şartlar, daha büyük fırsatlar, daha anlamlı bir yaşam gelecek sanıyoruz. Fakat ne zaman o büyük anın geleceğini düşünsek, işte o zabıta sesini duyuyoruz. Tüm vaatler bir başka güne erteleniyor.

İşportacının vaadi, aslında hepimizin hayatında var olan bir yanılsama değil mi? İşte size ‘daha iyi bir gelecek’, ‘şu yatırımı yaparsanız zengin olacaksınız’, ‘bu diyeti uygularsanız mükemmel bir vücuda sahip olacaksınız’. Bunlar modern dünyanın cam şişeleri, içindeki gizemli yılan ise asla konuşmayan boş vaatler.

Kendi Şişemizi Kırmanın Vakti

Ancak burada önemli bir fark var: Artık elimizde yalnızca bir jilet yok. Biz, kendi şişemizi kırıp, o boş vaatlerin ötesine geçme gücüne sahibiz. Hayatın içinde sunulan bu şişelenmiş hayallerin ardına bakarak, gerçekten neyin peşinde olduğumuzu sorgulamalıyız. O işportacı hikâyesi belki o gün bizi kandırdı, ama hayatımız boyunca kendimizi kandırmaya devam etmeyelim.

Bugünün dünyasında, bizleri sürekli beklemeye zorlayan, büyük vaatlerle oyalayan her şeyi sorgulama zamanı. Kendi mucizelerimizi yaratmak, kendi yollarımızı çizmek elimizde. Şişe açılmayacak belki, ama kendi ellerimizle yeni şişeler yaratabiliriz.

O gün Bankalar Caddesi’nde yaşadığım hayal kırıklığı, hayatın büyük bir dersi oldu benim için. Bir yılan konuşmadı belki, ama o işportacının elindeki boş vaatler bize hepimizi bekleyen gerçekleri gösterdi: Hayat, bize bir mucize sunmayı vaat edenlerin elindeki şişelere bağlı değil. O mucizeyi biz kendimiz ortaya koymalıyız.

Her şişeyi kırıp içindeki boş vaatleri görmeye cesaret edenler, gerçek mucizeleri keşfedecek olanlardır. Sen de bekleme, o şişeyi kır ve kendi mucizeni göster.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Ahmet Fındık
(07.10.2024 20:41 - #189)
Mustafacığım gerçekten çok güzel bir konuya parmak basmışsın çok da güzel örneklemişsin inşallah bizlerde bir gün o şişeyi kıranlardan oluruz
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Kadir
(07.10.2024 22:43 - #190)
Mustafa bey yazılarınızı heyecanla bekliyorum. İyiki varsınız. Teşekkürler.
Mustafa ŞİMŞEK Değerli Kadir Bey, güzel düşünceleriniz ve desteğiniz için çok teşekkür ederim. Sizler gibi değerli insanlara hitap etmek benim için büyük bir mutluluk. İnşallah paylaşımlarımızla hep birlikte daha güzel işler başarırız. İyi ki sizler de varsınız!
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Recep Yiğit
(12.10.2024 18:26 - #198)
Hayat, yazıdaki işportacılarla dolu. Uyanık olmak lazım. Yazarı tebrik ediyorum
Arı Dostu Sayın Müdürüm, Nazik yorumunuz ve tebrikleriniz için çok teşekkür ederim. Hayat gerçekten, her köşesinde farklı işportacılarla karşılaştığımız, dikkatli ve uyanık olmamızı gerektiren bir yolculuk. Bu değerli bakış açınızı paylaştığınız için ayrıca minnettarım. Saygılarımla.
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve burdurilkadim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.